18 Mart 2014 Salı

HK PERFORMANS GELİŞEREK ZAYIFLAMA SİSTEMİ-YORUMLAR



http://www.vucudunsifresi.com/tr-tr/iletisim.asp
HK PERFORMANS GELİŞEREK DEĞİŞİM
"HK Performans ile tanışana ve Halil beyle muhabbet edene kadar açıkçası  dengeli beslenme kavramına inanmış, hatayı hep kendimde bulmuştum. Çünkü bir hayli güçlü kahvaltı (gerçi peynir ve zeytin ancak peynir tuzlu ve tam yağlı, ayrıca miktar olarak da bir kibrit kutusu kadar değil, tabii birde özellikle hafta sonları simit var:))) ve akşam atıştırmalarını engelleyemediğim için problem bende diyordum. 2010 senesinde yani 45 yaşında çok mutlu idim. çünkü 56.5kg olmuştum. aslında üniversite yıllarında 50kg- idim ancak o kiloya düşemezsin, artık genç değilsin dediler, çevremdekiler..."

HK Performans Üyesi

Kiloluysanız her kafadan bir ses çıkar. Kimse sizi anlamaz ya da anlamak istemez. Anlayanlar zaten sizinle benzer psikolojiyi yaşayan, değilse geçmişte yaşamış olanlardır.

Kalıcı zayıflamak için atacağınız tek bir adım sizi başarıya götürebilir. HK Performans ailesine siz de katılın.

10 Mayıs 2013 Cuma

ONLİNE KİLOBEKÇİLİĞİNDEN BİR BAŞARI DAHA, 59 KİLOYA NASIL İNDİ?

ZAYIFLAMA SİSTEMİNİ İNCELEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

ZAYIFLAMA İLACI KULLANANLARIN YORUMLARI

ZAYIFLAMADA İLAÇ KULLANANLAR NE DİYOR?...
Bu konuda söylenebilecek belki çok şey var, belki de aslında hiçbir şey yok. Bu noktaya kadar olan yöntemlerin çoğunun işe yaramadığını, çoğunun ise kesin sonuçlar ortaya koyamadığını söyledik hep. Bu konularda söz konusu olan genel bir başarısızlık, zayıflayamamak ya da yeniden kilo almakla ilgiliydi yorumlarımız.
Ama işin içine ilaçlar girmeye başladığı zaman;  beni, sizleri,  hatta tıp dünyasını bile aşan korkunç bir sektör daha ortaya çıkmış demektir. Ve bu sektörün zararı sadece başarısızlık değil, aynı zamanda varoluşumuzun tehdidi de olmaktadır. 
Obezitenin bu kadar hızla büyümesi ve gittikçe kârlı bir sektör haline gelmesi elbette ki ilaç sektörürün de gözünden kaçmayacaktı. O nedenle son yıllarda birbiri ardına zayıflama mucizesi vadeden ilaçlar piyasada yerlerini almaya başladılar çoktan.  Bu ilaçların çoğunun yan etkileri de maalesef yeni hastalıklara davetiye çıkaran türden. Sadece bu kadarla kalsa belki geçiştirmek mümkün olabilir ama can almaya kadar giden hikâyeler de pek nadir duyduğumuz şeyler değil. 
  Obezite tedavisinde FDA onaylı iki ilaç kullanılıyor: Xenical ve Reductil. 2004 rakamlarına göre Roche tarafından üretilen Xenical’in tek başına yıllık getirisi 472.6 milyon dolar.
Bu konu ile ilgili ülkemizin gelmiş olduğu noktayı, Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Sayın Halil Çoşkun çok net olarak açıklamıştır:
“Sağlık Bakanlığı’nın ilaçlara müdahale etmesi gerekiyor. Bu ilaçlar uygun durumlarda raporla satılan ilaçlar. Ve hiç de ucuz değiller. 28 tablet 100 YTL üzerinde. Devlet bunları obezite hastalarına ücretsiz olarak temin ediyor. Ve bu ilaç en az 2-3 yıl kullanılıyor. Maliyeti artık siz hesaplayın. Amerika’da, Fransa’da ve İtalya’da bunun araştırması yapıldı. Harcanan paraya karşılık tedavinin kesinliği yok.’’
Bu rakamlara,  bir de özel olarak kendi bütçesinden alanları eklersek ortada ne kadar büyük bir kâr beklentisi olduğunu tahmin etmek güç olmasa gerek. 
Bu konu ile ilgili bilimsel yorumlar ekleyip, rakamlar ve istatistiklerle sizleri herhangi bir yönlendirmeye itmek değil amacım.
    Günümüzde insanlar, biyolojik bakımdan zayıf ve daha az dirençlidirler. Ayrıca çoğunlukla Tıp ve Ecza biliminin ürünlerine bağımlı hale gelmiş ve sağlıkları konusunda aşırı hassas bir hal almışlardır. Yani sürekli olarak tıbbi ürünler ve ilaçlarla sağlıklı kalabilmekte, böyle olması gerektiğine inanmakta ve inandırılmaktadırlar. Ama bir noktadan sonra kendi potansiyelimizin farkına varma zamanının geldiğini de düşünmek gerekiyor.  İnsan; canlı olarak gerek bedenen, gerekse düşünebilen olma özelliği ile zaten diğer canlıların çok üstünde yaratılmıştır. O halde kendimizi tıp bilimi de dahil olmak üzere her türlü dış etkenin ellerine bırakarak,  evcilleştirilmiş birer ruh haline getirmeyelim.
DEVAMI İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ

28 Mart 2013 Perşembe

Sağlıklı ve Kalıcı Zayıflamak : Vücudun şifresi Kitap Yorumu

ONLİNE KİLOBEKÇİLİĞİ BAŞARISI
Selamlar Halil Bey (HALİL KARGULU);
Sitenizi görüp, 1-2 başarı hikayesi okuduktan sonra merak uyandırdı bende sisteminiz. Kaç saatimi sitenizi okumakla geçirdim şu an hiç bilmiyorum. Bildiğim tek şey okurken mantığımın İŞTE BUDUR demesi, kalbimin kıpır kıpır oynamasıdır. O gece nasıl sabahladığımı bilemeden kalkar kalmaz ilk işim soluğu kitapçıda almak oldu. Kitabınızı 2 günde neredeyse soluksuz okudum. Her ne kadar teorik bilgilerin anlatıldığı kısımlarda, anlattıklarınız sindirmekte zorlansam da genel olarak çok yalın, anlaşılır ve detaylı bir şekilde konunun bütününü anlatabilmeyi başarmış bir kitap hazırlamışsınız. Emeğinize sağlık…
Bugüne kadar hissettiğim ve mantığımla doğru kabul ettiğim tespitlerin birisi tarafından yorumlanması, çözümlenmesi, uygulanması ve sonuca ulaşılması, ayrıca bunun tek bir kişi tarafından değil de yüzlercesi tarafından başarıyla sonuçlandırılması, heyecanımı kat be kat arttırdı.

Hayata olumlu bakmayı ne zaman, nasıl öğrendim belki önemi yok. Ama şunu biliyorum ki olumlu bakmak ile sorunların üzerini kapatmayı çoğu zaman sanırım karıştırıyorum. Benim için önceliklerim sıralamasında bedenim nasıl olmuşsa olmuş listenin hep altlarında kalmış. Her ne kadar doğruları bilsek de yapamayız ya bazen, ben uzun zamandır bedenim ve ruhumun eş zamanlı ve uyumlu, mutlu ve huzurlu olmaları gerektiğini unutmuşum.
Kilolarımı önemsemeden de mutlu olmuş, bu kilolardan kurtulmam gerektiği fikrini gerçekten beynime emretmemiş, kazımamış veya başta da belirttiğim gibi belki de bunun bir sorun olduğunun farkında olup da üstünü kapatmış, görmezden gelmişim.
MEKTUBUN TAMAMI İÇİN TIKLAYIN

SADECE 1 AYDA ZAYIFLATIYORUZ, ZAYIFLAYANLARDAN YORUMLAR

Gelişerek ZAYIFLAMAK, Kilo vermek en kolayı Yeterki GERÇEKLERİ ARAYIN! 

ZAYIFLAMAK İÇİN TIKLAYIN

NASIL ZAYIFLADIĞIMA İNANAMAYACAKSINIZ!

35 kg. Zayıflama Adeta 'KENDİ KÜLLERİNDEN YENİDEN DOĞAN SİMURG’UM' BEN.


yeniden doğuş hikayesi
Bugün burada anlatacağım hikâyenin kahramanı benim.
Ben Sibel Esen; Cahit Sıtkı’nın, Dante’nin ortasındayım ömrümün diye telaffuz ettiği şiirindeki 35 yaşı da geçmiş durumdayım. Üç evlat dünyaya getirmiş bir anne. Hayatını çocuklarına ve ailesine adamış bir kadın. Hareketli ve enerjik bir üniversite hayatının ardından almış olduğu evlilik kararı ve meslek hayallerini erteleme fikri beni tipik bir ev kadını olma girdabının içine fırlatıp atmıştı. Kendi aldığım, bu isabetsiz ve iyi düşünülmemiş kararlarla kendi idam ipimi yine kendim çekmiştim.
Ben Sibel Esen, hayat yorgunu, içinde enkazla yaşayan; fakat yaşaması için mutlak sebepleri olan ve kaçacak yeri olmayan ruhu ölmüş bir kadın. Aslına bakarsanız dışarıdan onu tanıyıp bilenler, şen kahkahalar atan, etrafına neşe saçan biri diye bildi hep. Gülen gözlerinin ardındaki mutsuz çocuğu göremedi kimse. Yapmak isteyip de yapamadıklarını ertelemiş, hedefleri ıskalamış, yanlış zamanlarda yanlış kararlar vermenin pişmanlığı, soğuk bir urgan gibi boynuna dolanmış bir kadın.
zayıflamak için en iyi fırsat

Ben Sibel Esen,
yılların pişmanlıklarını, kazanmak isteyip de kaybettiklerini ve kaderin ona yüklediği yalnız savaşçı olmanın yükünü omuzlarında taşıyan bedenim, yemek yemenin verdiği hazla, mutluluk oyunları oynuyor, çağımızın sinsi hastalığının pençesine düşen obez bir kadın olup çıkıyordum. 28’li yaşlara kadar, gayet estetik bir görüntüye sahipken, hayatımın en büyük tokadını, DEPRESYON olarak tanımlanan o yıkıcı hastalıktan yemiştim. Ben o illetin pençesinden antidepresanlarla kurtulmaya çalışan bir aciz olup çıkmıştım. Çıkmaya çalışırken debelenmiş, debelendikçe de batmıştım. 28 yaş benim hiç de hatırlamak istemediğim, hafızamın o bölümünü resetlemek istediğim bir yaştır. Oysa ne kadar da gençlik kokan bir yaştır. Uzun lafın kısası ben artık bu ilaçlar olmadan asla iyileşemeyeceğime inanıyordum. Yıllar birbirini kovalarken, o narin bedenim genişlemeye ve akıl almaz bir şekilde kilo almaya ve şekilsiz bir bedene ve daha da mutsuz bir ruha doğru hızla yol alırken, artık bana aynalardaki çirkin aksim de eşlik ediyordu. Aynalara baktıkça mutsuz oluyor, mutsuz oldukça yiyor, yedikçe daha da dibe vuruyordum. Bu artık tam bir kısır döngüydü.

Çözüm aramıyor muydum? Tabi ki, fakat hep yanlış yerlerde ve yanlış yollarda arıyordum. Depresyon asla peşimi bırakmak istemeyen sinsi bir düşman olarak hep yanı başımdaydı. O günden bugüne kesin ve tam bir tedavi uygulamayı hiçbir psikiyatr sağlayamadı. Hepsinin tek bildiği ilaç yazmaktı. İki üç de süslü cümleler kurup, beni avutup, hayallerimi çalmaktan başka bir şey yaptıkları yoktu. Onlar kalem ellerinde, reçeteye hep idam fermanımı yazmayı tercih ettiler. Beni kronik ve çözümü olmayan bir illet deyip kendimle ve çaresizliğimle baş başa bıraktılar.
Ben Sibel Esen, her türlü antidepresan benden sorulur. Artık bu konuda uzman bile sayılabilirim. Hayatı ilaçların eline terk edilmiş biçare bir zavallı. Ve bunu izleyen diğer hastalıklar. 12 yıl boyunca vücuda giren çeşit çeşit ilaç insanda ne gibi hasarlar bırakır hepiniz az çok tahmin edersiniz. Bir yanı sözüm ona tedavi ederken, diğer taraftan başka organların işlevsel bozukluğuna yol açtığını ilaçların prospektüslerinde okumak mümkün. Kilo artışım artık rayından çıkmış bir tren gibiydi. Artık baskül en nefret ettiğim kâbusum olmuştu. Ve işte nur topu gibi yeni bir takıntım daha olmuştu. Rakamlardan nefret eder olmuştum. Ve 3 haneli rakamlar artık benimle olmaya kararlı gibiydi. Artık bel gibi bir oyuntum yoktu. Diz kapaklarım var mıydı hiç hatırlamıyordum. Sadece oradan buradan fışkıran yağ depoları artık benim suretim olmuştu. Yaklaşık 5-6 yıldır mübarek ramazan ayı benim kâbusum haline gelmişti. Daha 35 imde 50lik bir orta yaşlı gibi, iftar sonrası şiddetli uyku hali ve bitkinlik, titreme ve adeta yığılıp kalma gibi durumlar yaşıyordum. İftar sofrasını saatler sonra kendime gelince toparlama gücünü kendimde buluyordum. Biliyordum bu belirtiler hayra alamet değildi. Doktora gitmeye korkar olmuştum. Çünkü babam ağır diyabet hastasıydı ve bende böyle bir genetik mirasa sahiptim. Tamam diyordum, erken yaşta bir hastalık daha kazandım. Bitmeyen bir çorap söküğü gibi, bir hastalık diğerini o da bir başkasını tetikliyordu ne yazık ki. Artık bu duruma bir çözüm bulmanın zamanı geldi diyerek bir diyetisyenin kapısını aşındırmaya başladım. Şimdilerde bunun adına profesyonel yardım almak diyorlar. Oysa ben tecrübe ile sabittir ki boşa zaman kaybı, umut hırsızlığı ve hayal katilleri olarak adlandırıyorum. Diyet merkezleri adı altında, benim gibi çaresiz insanların umutlarını çalmaktan başka bir işe yaramayan umut tüccarları. Benim gibi zavallı insanlara umut satıp karşılığında hayal kırıklığı hediye ediyorlar... Çünkü ben, benim gibi onlarca insanın ellerinin boş döndüğünü geçici ve kesin olmayan tedavilerle boş yere oyalandığımızı görmekteydim. Ve tartıda inip çıkan rakam kâbuslarını biz obezlere yaşatan, birer para tuzağının içine düşmüştük. Bu sektör umarsızca PARA harcanan ve hiçbir işe de yaramayan, inanılmaz bir tüketim sektörü. Tüketilenler de zavallı bizleriz. Diyetisyenin istediği tahliller neticesinde, insülin direnci gibi ve haşimoto troidi diye adlandırılan garip isimli yepyeni hastalıklarım olmuştu. Artık kendimle alay eder olmuştum. Birinden kurtulmadan diğerinin tuzağına düşen bir av gibi hissediyordum. Ve şu yaşımda bir avuç ilaçla dolaşmak beni içten içe üzüyordu. Tabi ki bu diyetisyen macerası da başladığı gibi hüsranla bitti. 3 ay boyunca mutsuz ve bitik bir ruh haliyle direnenve her gününü işkence ile yaşayan ben bu  şartlanma ile bile ancak 7 kilo verebilmiştim. ama bunu severek uygulamıyordum. Adeta sıkı bir kampta gibi sadece yememe odaklı ve sürekli stres halinde verilen 7 kilo. Bunun bile olmasına hala inanamıyorum. Fakat 3 ayın sonunda pes deyip normal hayatımın akışına kendimi bırakmak zorunda kaldım. Zorla verdiğim 7 kiloyu geri almamak için kendi içimde büyük uğraş veriyordum...
Ben Sibel Esen, çıkmaz bir sokağın içine dalmış, yolunu kaybetmiş, karanlıklar içinde bocalayan, biri elini uzatıp onu bu girdaptan çıkarır mı diye bekleyen, gökyüzüne sessiz ve içten dualar yükselten ben, hayatımın dönüm noktasında beni bekleyen mucizenin KİLOBEKÇİLİĞİ sistemi olacağını nereden bilebilirdim. Yıllar sonra ilahi bir tevafuk olduğuna inandığım ve bu sistemin aktif üyesi olmuş ve ciddi başarılar elde etmiş bu sistemle arkadaşım Hatice Yılmaz sayesinde tanıştım. Onun tavsiyeleri ve izahatı neticesinde kendimi hızlı ve büyük bir değişimin, içinde buldum. Bu benim hayatımın reformuydu. Adeta yeniden doğuş olarak adlandırabileceğim, yepyeni başlangıçları bu sistemde kazandığıma inanıyorum. İşe kilobekçimin desteği ile doğru bildiğimiz yanlışlardan arınarak başladık. Vücudun Şifresi adlı HALİL HARGULU imzalı kitabı elime ilk aldığımda bir kitabın beni bu kadar sarsacağını ve hayatımda büyük bir iz bırakacağını açıkçası tahmin etmiyordum. Oysa bu benim için tam bir yanılgı oldu. Kitabı baştan sona iki kez ve altını çizerek okuduğumda motivasyonum ve inancım had safhaydı. Bu sistemle başarıya imza atan üyelerin öyküleri beni ikna etmiş ve heyecanımı iki kat arttırmıştı. Evet, artık yeniden doğuş vakti benim için Nisan 2012 ile başlamıştı. Benim ikinci ve gerçek doğum günüm olarak adlandıracağım bu tarih kilo bekçiliğine başlama tarihimdir.
Ümitsizce ve karamsarlıkla çıktığım bu yolda kaybettiğim nice güzellikleri geri kazanacağımı nereden bilebilirdim ki? Mucize nedir diye sorsalar, dini bir terim olan bu kavrama artık bu sistemde yaşadığım büyük dönüşümü de eklerim.
Ben Sibel Esen, hayatının en önemli virajını, dönüm noktasını KİLOBEKÇİLİĞİ sistemi ile alan ruhundaki zincirlerden bir bir arınan, yanı sıra bedeninin günden güne sağlığına ve estetiğine kavuşmasının hazzını yaşayan, mutluluktan şımaran ve şımardıkça ne yapacağını bilmeyen küçük masum bir çocuğa dönüştüğümü hissediyorum. Genç kalmak diye bir şey duyardım hep dillerde. Ben şu yaşımda 50’lik bir ruh ve bedenden çıkıp, ruhumu kaybettiğim 28li yaşlarıma geri dönmenin sarhoşluğu içersindeyim. Çevremdeki herkes en az 10 yaş gençleştin deyip beni motive ederken, kilo bekçimin büyük desteği, sabrı, emeği ve bilgeliği sayesinde sadece kilolarımdan ve bedenimdeki yüklerden değil, kalbime ve ruhuma vurulmuş zincirlerden de kurtulduğuma ve kurtulacağıma yürekten inanıyorum. Bu sisteme üye olduğumda, yegâne amacımın kilo vermek olduğunu sizlerden gizleyecek değilim. Oysa bu amaç ve hedefle çıktığım çetin ve meşakkatli yolda kilo verip sırf beden sağlığıma kavuşmamın dışında birçok şeyi de geri kazandığımı düşünüyorum. Her şeyden önce, yaşama sevincimi, kendine güvenmenin ve inanmanın ne kadar da büyük bir güç olduğunu, başarmak duygusunun tarif edilemez bir lezzet içerdiğini ve yeniden güzel olduğunu hissetmenin mutluluğunu bu sistemle yakaladım. Ayrıca benim için çok daha önemlisi, bedenimi esir eden ilaçlar topluluğundan, önce Allahın izni sonrada kilobekçimin rehberliği sayesinde kurtuldum. 

Yazının devamı için tıklayın

Yeni Bir Hayat TV Zayıflama Yarışması Star Tv 1. Sezon Full İzle



Slogan olarak belirledikleri ‘Yeni Bir Hayat’, zafiyet ve sıkıntılara gebe yeni bir hayat’tır!      
‘Yeni Bir Hayat’ başlığı ne kadar masum ve davetkar değil mi?, İnsanın içine ekilen bir umut fidanı gibi. Tam kalbinin orta yerine! Hiç bir kalıcı çözüm bulamayan kilolu ve obezlerin özlemlerine, içlerinde yanan çözüm ateşine hafifçe bir dokunup da kaçar gibi, onlarla oyun oynar gibi.
Tüm obezler dört elle sarılmaya kalkışıyor bu başlığa, zaafları bu olduğu için. Bataklığa saplanmış, gittikçe nefes almakta güçlük çeken birilerine, şeytanın çiçek kokulu bir dal uzatması gibi bir durum bu!         
yeni bir hayat star
Ne sinsice ve art niyetli… Yeni Bir Hayat
Onlar bataklıkta çırpındıkça, yalancı dala uzanmaya çalıştıkça, daha da batacaklar ve birileri bunu reality show şeklinde, büyük bir “soytarılıkla”, tüm akılcı çözüm girişimlerinin bir alternatifi olarak gösterme cüretine kalkışarak, şaşaa ile TV’de reyting yakalamaya çalışacak…
Bu ve buna benzer insan odaklı fakat hiçbir zaman saygın olamayacak kişiliksiz yaklaşımların birçok örneğini bazen türkü yarışmaları, bazen dans veya yetenek yarışmaları olarak da görmekteyiz. Temeli, biraz da “şaklabanlığa”, başkalarını eğlendirmeye dayanan, kendilerince akıllı ama insanlıkta henüz pişmemiş kimselerin ortaya koyduğu projedir bu!
Obezite; ciddi, çok yönlü ve komplike bir sağlık sorunu olmakla birlikte, bir çok zafiyetler içeren zayıf bir yana da sahiptir. Sosyal ve psikolojik baskıyla zayıflama isteği duyan obez bireyler, bu yöndeki eylemlerinin bilinçaltı zorlamaları ve yaşadıkları zafiyetlerin sonucunda, bazen ölüm de dahil olmak üzere her türlü riski göze almaktadırlar. 
İrade kavramının obezite veya obezler ile bir arada kullanılması en büyük yanlıştır! EK 1’DE YER ALAN AÇIKLAMADAN DA GÖRECEĞİNİZ GİBİ “Ne yeme içme boyutunda, ne de fiziksel performans alanında irade, farklı yaklaşımlarla ele alınsa bile bir arada kullanılamaz! Böyle bir yaklaşım, obez bireylerin manipülasyona açık ruhsal durumunu suiistimal etme, fizyolojik gerçekliklerini göz ardı etme, kısacası insan sağlığını bilinçli olarak riske edip ticari anlamda araç olarak kullanmaya kalkışmak ile eş anlamlıdır. Her biri diğerinden daha vahim, insanı rencide edecek bu yaklaşımlar tarafımızca onaylanmamaktadır.” Ve asla da onaylanmayacaktır.!                    
Formatı itibariyle, yarışmacı obezler arasında belli kıstaslarla elemeler yapılacak ve bu da ciddi sorunları beraberinde getirecektir. Bunların yaşanılması kaçınılmazdır.
Fiziksel veya ruhsal travmalar, yarışmaların sürecinde tezahür etmese dahi, sonrasında sıklıkla ortaya çıkacaktır.
yeni bir hayat star
Bu programın ardından, yarışmacıların ölüm ve intihar vakaları yaşaması dahi çok muhtemeldir. Bir, üç veya beş yıl sonra katılımcıların yaşanması muhtemel travmalarının sorumlularını şimdiden açıklamayı ve obezite’nin, Engellilik halinin, bir reyting aracı olamayacağını da bu gün itibariyle açıklayarak zaman varken, yanlış atılan adımların düzeltilmesinin etik anlamda gerekliliğini vurgulamak en öncelikli sorumluluğumuzdur. Yapımcıların ve Yayıncı TV kuruluşunun göz ardı ettiği şey; bu şekilde insanların yeteneklerinin sınanamayacağıdır, insanların yaşama dair umutlarını ve geleceğe bakışlarını, ruhsal ve fiziksel sağlıklarını yarışma ve eğlence konusu yapmaya kalkıştıklarıdır.
Bu anlamda sunulan ‘Yeni Bir Hayat zafiyet ve sıkıntılara gebe yeni bir hayat’tır!      
Tüm dünyada benzer formatta yayınlanan geçmiş zamandaki tüm finalistlerin durumları içler açısıdır. Amerikan versiyonunda 97 Kilo veren Eric Chopin, 1.5 yıl içinde tüm verdiklerini geri aldığı gibi artık hayatı zindana dönmüştür. Aynı şekilde sezon finalisti Ryan Benson 55 kilo vermiş daha 1 hafta geçmeden 14 kilosunu geri almıştır ayrıca hastanelik olmuş ve komaya girmiştir. Yine yurt dışı formatlarından birinde; sezon birincisi Kai Hibbard yarışmada 53 kilo vermiş ve 3 ay içinde 40 kilosunu çabucak geri almıştır. Çok uzaklara gitmeye gerek yok, Türkiye’de 2005 senesinde yayınlanan  “ŞİMDİ ZAYIFLAMAK İSTİYORUM” yarışmasında sezon boyunca toplam verilen kilo 250 kg. olurken, yarışma sonrası aynı yarışmacıların aldığı kilo tam 385 kg olmuştur. Sezon birincisinin sokağa çıkacak yüzü kalmamış ve yaşadığı psikolojik travma sonrası ölüme gün saymaktadır.
yeni bir hayat star
Bu gibi gerçek yaşanmış örnekleri göremeyen ve bu tür reality show programların da kalıcı zayıflayacağını veya kilo verdiğin de asla kilo almayacağını düşünen, program içinde; kendine, eşine ve çocuklarına söz veren fakat bağımlı olduklarının farkında bile olmayan yarışmacılar ve tüm kilolu obezler, bu tür kişiliksiz ve bilinçten uzak bir formatta, mevcut yaşadıkları travmaların çok daha fazlasını yaşayacaklarını asla unutmamalıdırlar.
‘Kaybetmeğe Değer’ yeni adıyla; Yeni bir Hayat orijinali de The Biggest Loser’ programı; İnsanlara içler acısı sıkıntılar yaşatıp, onları yüz üstü bırakacaktır. Hiçbir anlamda saygınlığı olmayan, gerçekleri çarpıtan ve sadece ticari kaygı taşıyan kişiliksiz bir Programdır.
Bir de yarışmada elenen ve tüm umudunu kaybederek, intihara sürüklenenler var. Kimsenin tasvir edemediği ve göz ardı ettiği asıl tehlike, ‘kazananların geri alacağı’ aşikar kilolarda değil, kaybedenlerin (elenenlerin) yaşayacağı, ruhsal, psikolojik ve fizyolojik travmalardadır.
İstisnasız tüm yarışmacılar; Yarışmadan sonra, kişilik olarak zayıf duruma gelmiş, zihinsel olarak karışık veya psikolojik kaynaklı yeme bozuklukları ve benzeri sıkıntılar yaşamışlardır. Bu durum kolay geçecek gibi de değildir… Hatta olumsuz sonuçlar kişisel göreceli donanımlara göre kıyaslandığında, etkileri hiç geçemeyecek kadar ağır olabilir!
Omder olarak; son dönemde defalarca yazılı ve sözlü bildirdiğimiz gerçekleri, son bir kez daha program yapımcılarına duyurmak istiyoruz:
“Obez ve morbid obezlerin zaten anlaşılamayan ve aşağılanan ama hep direnen, tüketilmeye açık umutlarına son darbeyi de vurmayı ‘siz’ üstlenin…”  Kaybedecekleri ne kalmış ki zaten” deyin, içlerinde insan olma filizi şeklinde hapsolmuş, ezilmeye çok açık bu nadide değeri de hedef alın, varsa geri kalan şeylerini de…
Sizin gözünüzde onlar; Amaçlarınıza araç olan yolda, gerçekten her şeylerini ‘kaybetmeye değerler!
Programın bizzat yapımcıları tarafından ‘Bu yarışmada hiç kimse Kaybetmeyecek’ sloganının,  Bu yarışmada Kazanan Kimse Olmayacak şeklinde derhal değiştirilip, bir özür metni ile kendilerine aktardığımız gerçekleri anlatan bir yaklaşımla değiştirme olgunluğunu göstermeleri gerekmektedir.        
Bu program içinde yer alan herkes ‘KAYBEDECEK’tir!  Kazanan kimse olmayacaktır.       
YENİ BİR HAYAT  tv programı derhal durdurulmalı ve MORBİD OBEZ yani ölümcül derecede kilolu olan bilimsel olarak “engelli” statüsünde bulunan bu insanların asla eleme usulü ile yarıştırılmamaları ve sağlıklarının bir reyting konusu yapılamayacağı yetkililere bildirmelidirler. İlgili bakanlıklar derhal müdahale ederek, insanların umudunu ve tüm geleceğini çalan bu programı durdurmalıdırlar.
 OMDER diyor ki;  Bu yarışmada herkes kaybedecek!, Kendileri, aileleri ve çocukları. Bu yarışma içinde yer alan herkes zamanla mevcut  durumlarına bile şükredecek derecede  KAYBEDECEKTİR!
Yarını bugünden görememek en büyük kaybımız olacaktır…
OMDER-OBEZİTE İLE MÜCADELE DERNEĞİ 
KURUCU BAŞKANI
Psikolog - Tıbbı Antrenman ve Üstün Performans Uzmanı