28 Mart 2013 Perşembe

Sağlıklı ve Kalıcı Zayıflamak : Vücudun şifresi Kitap Yorumu

ONLİNE KİLOBEKÇİLİĞİ BAŞARISI
Selamlar Halil Bey (HALİL KARGULU);
Sitenizi görüp, 1-2 başarı hikayesi okuduktan sonra merak uyandırdı bende sisteminiz. Kaç saatimi sitenizi okumakla geçirdim şu an hiç bilmiyorum. Bildiğim tek şey okurken mantığımın İŞTE BUDUR demesi, kalbimin kıpır kıpır oynamasıdır. O gece nasıl sabahladığımı bilemeden kalkar kalmaz ilk işim soluğu kitapçıda almak oldu. Kitabınızı 2 günde neredeyse soluksuz okudum. Her ne kadar teorik bilgilerin anlatıldığı kısımlarda, anlattıklarınız sindirmekte zorlansam da genel olarak çok yalın, anlaşılır ve detaylı bir şekilde konunun bütününü anlatabilmeyi başarmış bir kitap hazırlamışsınız. Emeğinize sağlık…
Bugüne kadar hissettiğim ve mantığımla doğru kabul ettiğim tespitlerin birisi tarafından yorumlanması, çözümlenmesi, uygulanması ve sonuca ulaşılması, ayrıca bunun tek bir kişi tarafından değil de yüzlercesi tarafından başarıyla sonuçlandırılması, heyecanımı kat be kat arttırdı.

Hayata olumlu bakmayı ne zaman, nasıl öğrendim belki önemi yok. Ama şunu biliyorum ki olumlu bakmak ile sorunların üzerini kapatmayı çoğu zaman sanırım karıştırıyorum. Benim için önceliklerim sıralamasında bedenim nasıl olmuşsa olmuş listenin hep altlarında kalmış. Her ne kadar doğruları bilsek de yapamayız ya bazen, ben uzun zamandır bedenim ve ruhumun eş zamanlı ve uyumlu, mutlu ve huzurlu olmaları gerektiğini unutmuşum.
Kilolarımı önemsemeden de mutlu olmuş, bu kilolardan kurtulmam gerektiği fikrini gerçekten beynime emretmemiş, kazımamış veya başta da belirttiğim gibi belki de bunun bir sorun olduğunun farkında olup da üstünü kapatmış, görmezden gelmişim.
MEKTUBUN TAMAMI İÇİN TIKLAYIN

SADECE 1 AYDA ZAYIFLATIYORUZ, ZAYIFLAYANLARDAN YORUMLAR

Gelişerek ZAYIFLAMAK, Kilo vermek en kolayı Yeterki GERÇEKLERİ ARAYIN! 

ZAYIFLAMAK İÇİN TIKLAYIN

NASIL ZAYIFLADIĞIMA İNANAMAYACAKSINIZ!

35 kg. Zayıflama Adeta 'KENDİ KÜLLERİNDEN YENİDEN DOĞAN SİMURG’UM' BEN.


yeniden doğuş hikayesi
Bugün burada anlatacağım hikâyenin kahramanı benim.
Ben Sibel Esen; Cahit Sıtkı’nın, Dante’nin ortasındayım ömrümün diye telaffuz ettiği şiirindeki 35 yaşı da geçmiş durumdayım. Üç evlat dünyaya getirmiş bir anne. Hayatını çocuklarına ve ailesine adamış bir kadın. Hareketli ve enerjik bir üniversite hayatının ardından almış olduğu evlilik kararı ve meslek hayallerini erteleme fikri beni tipik bir ev kadını olma girdabının içine fırlatıp atmıştı. Kendi aldığım, bu isabetsiz ve iyi düşünülmemiş kararlarla kendi idam ipimi yine kendim çekmiştim.
Ben Sibel Esen, hayat yorgunu, içinde enkazla yaşayan; fakat yaşaması için mutlak sebepleri olan ve kaçacak yeri olmayan ruhu ölmüş bir kadın. Aslına bakarsanız dışarıdan onu tanıyıp bilenler, şen kahkahalar atan, etrafına neşe saçan biri diye bildi hep. Gülen gözlerinin ardındaki mutsuz çocuğu göremedi kimse. Yapmak isteyip de yapamadıklarını ertelemiş, hedefleri ıskalamış, yanlış zamanlarda yanlış kararlar vermenin pişmanlığı, soğuk bir urgan gibi boynuna dolanmış bir kadın.
zayıflamak için en iyi fırsat

Ben Sibel Esen,
yılların pişmanlıklarını, kazanmak isteyip de kaybettiklerini ve kaderin ona yüklediği yalnız savaşçı olmanın yükünü omuzlarında taşıyan bedenim, yemek yemenin verdiği hazla, mutluluk oyunları oynuyor, çağımızın sinsi hastalığının pençesine düşen obez bir kadın olup çıkıyordum. 28’li yaşlara kadar, gayet estetik bir görüntüye sahipken, hayatımın en büyük tokadını, DEPRESYON olarak tanımlanan o yıkıcı hastalıktan yemiştim. Ben o illetin pençesinden antidepresanlarla kurtulmaya çalışan bir aciz olup çıkmıştım. Çıkmaya çalışırken debelenmiş, debelendikçe de batmıştım. 28 yaş benim hiç de hatırlamak istemediğim, hafızamın o bölümünü resetlemek istediğim bir yaştır. Oysa ne kadar da gençlik kokan bir yaştır. Uzun lafın kısası ben artık bu ilaçlar olmadan asla iyileşemeyeceğime inanıyordum. Yıllar birbirini kovalarken, o narin bedenim genişlemeye ve akıl almaz bir şekilde kilo almaya ve şekilsiz bir bedene ve daha da mutsuz bir ruha doğru hızla yol alırken, artık bana aynalardaki çirkin aksim de eşlik ediyordu. Aynalara baktıkça mutsuz oluyor, mutsuz oldukça yiyor, yedikçe daha da dibe vuruyordum. Bu artık tam bir kısır döngüydü.

Çözüm aramıyor muydum? Tabi ki, fakat hep yanlış yerlerde ve yanlış yollarda arıyordum. Depresyon asla peşimi bırakmak istemeyen sinsi bir düşman olarak hep yanı başımdaydı. O günden bugüne kesin ve tam bir tedavi uygulamayı hiçbir psikiyatr sağlayamadı. Hepsinin tek bildiği ilaç yazmaktı. İki üç de süslü cümleler kurup, beni avutup, hayallerimi çalmaktan başka bir şey yaptıkları yoktu. Onlar kalem ellerinde, reçeteye hep idam fermanımı yazmayı tercih ettiler. Beni kronik ve çözümü olmayan bir illet deyip kendimle ve çaresizliğimle baş başa bıraktılar.
Ben Sibel Esen, her türlü antidepresan benden sorulur. Artık bu konuda uzman bile sayılabilirim. Hayatı ilaçların eline terk edilmiş biçare bir zavallı. Ve bunu izleyen diğer hastalıklar. 12 yıl boyunca vücuda giren çeşit çeşit ilaç insanda ne gibi hasarlar bırakır hepiniz az çok tahmin edersiniz. Bir yanı sözüm ona tedavi ederken, diğer taraftan başka organların işlevsel bozukluğuna yol açtığını ilaçların prospektüslerinde okumak mümkün. Kilo artışım artık rayından çıkmış bir tren gibiydi. Artık baskül en nefret ettiğim kâbusum olmuştu. Ve işte nur topu gibi yeni bir takıntım daha olmuştu. Rakamlardan nefret eder olmuştum. Ve 3 haneli rakamlar artık benimle olmaya kararlı gibiydi. Artık bel gibi bir oyuntum yoktu. Diz kapaklarım var mıydı hiç hatırlamıyordum. Sadece oradan buradan fışkıran yağ depoları artık benim suretim olmuştu. Yaklaşık 5-6 yıldır mübarek ramazan ayı benim kâbusum haline gelmişti. Daha 35 imde 50lik bir orta yaşlı gibi, iftar sonrası şiddetli uyku hali ve bitkinlik, titreme ve adeta yığılıp kalma gibi durumlar yaşıyordum. İftar sofrasını saatler sonra kendime gelince toparlama gücünü kendimde buluyordum. Biliyordum bu belirtiler hayra alamet değildi. Doktora gitmeye korkar olmuştum. Çünkü babam ağır diyabet hastasıydı ve bende böyle bir genetik mirasa sahiptim. Tamam diyordum, erken yaşta bir hastalık daha kazandım. Bitmeyen bir çorap söküğü gibi, bir hastalık diğerini o da bir başkasını tetikliyordu ne yazık ki. Artık bu duruma bir çözüm bulmanın zamanı geldi diyerek bir diyetisyenin kapısını aşındırmaya başladım. Şimdilerde bunun adına profesyonel yardım almak diyorlar. Oysa ben tecrübe ile sabittir ki boşa zaman kaybı, umut hırsızlığı ve hayal katilleri olarak adlandırıyorum. Diyet merkezleri adı altında, benim gibi çaresiz insanların umutlarını çalmaktan başka bir işe yaramayan umut tüccarları. Benim gibi zavallı insanlara umut satıp karşılığında hayal kırıklığı hediye ediyorlar... Çünkü ben, benim gibi onlarca insanın ellerinin boş döndüğünü geçici ve kesin olmayan tedavilerle boş yere oyalandığımızı görmekteydim. Ve tartıda inip çıkan rakam kâbuslarını biz obezlere yaşatan, birer para tuzağının içine düşmüştük. Bu sektör umarsızca PARA harcanan ve hiçbir işe de yaramayan, inanılmaz bir tüketim sektörü. Tüketilenler de zavallı bizleriz. Diyetisyenin istediği tahliller neticesinde, insülin direnci gibi ve haşimoto troidi diye adlandırılan garip isimli yepyeni hastalıklarım olmuştu. Artık kendimle alay eder olmuştum. Birinden kurtulmadan diğerinin tuzağına düşen bir av gibi hissediyordum. Ve şu yaşımda bir avuç ilaçla dolaşmak beni içten içe üzüyordu. Tabi ki bu diyetisyen macerası da başladığı gibi hüsranla bitti. 3 ay boyunca mutsuz ve bitik bir ruh haliyle direnenve her gününü işkence ile yaşayan ben bu  şartlanma ile bile ancak 7 kilo verebilmiştim. ama bunu severek uygulamıyordum. Adeta sıkı bir kampta gibi sadece yememe odaklı ve sürekli stres halinde verilen 7 kilo. Bunun bile olmasına hala inanamıyorum. Fakat 3 ayın sonunda pes deyip normal hayatımın akışına kendimi bırakmak zorunda kaldım. Zorla verdiğim 7 kiloyu geri almamak için kendi içimde büyük uğraş veriyordum...
Ben Sibel Esen, çıkmaz bir sokağın içine dalmış, yolunu kaybetmiş, karanlıklar içinde bocalayan, biri elini uzatıp onu bu girdaptan çıkarır mı diye bekleyen, gökyüzüne sessiz ve içten dualar yükselten ben, hayatımın dönüm noktasında beni bekleyen mucizenin KİLOBEKÇİLİĞİ sistemi olacağını nereden bilebilirdim. Yıllar sonra ilahi bir tevafuk olduğuna inandığım ve bu sistemin aktif üyesi olmuş ve ciddi başarılar elde etmiş bu sistemle arkadaşım Hatice Yılmaz sayesinde tanıştım. Onun tavsiyeleri ve izahatı neticesinde kendimi hızlı ve büyük bir değişimin, içinde buldum. Bu benim hayatımın reformuydu. Adeta yeniden doğuş olarak adlandırabileceğim, yepyeni başlangıçları bu sistemde kazandığıma inanıyorum. İşe kilobekçimin desteği ile doğru bildiğimiz yanlışlardan arınarak başladık. Vücudun Şifresi adlı HALİL HARGULU imzalı kitabı elime ilk aldığımda bir kitabın beni bu kadar sarsacağını ve hayatımda büyük bir iz bırakacağını açıkçası tahmin etmiyordum. Oysa bu benim için tam bir yanılgı oldu. Kitabı baştan sona iki kez ve altını çizerek okuduğumda motivasyonum ve inancım had safhaydı. Bu sistemle başarıya imza atan üyelerin öyküleri beni ikna etmiş ve heyecanımı iki kat arttırmıştı. Evet, artık yeniden doğuş vakti benim için Nisan 2012 ile başlamıştı. Benim ikinci ve gerçek doğum günüm olarak adlandıracağım bu tarih kilo bekçiliğine başlama tarihimdir.
Ümitsizce ve karamsarlıkla çıktığım bu yolda kaybettiğim nice güzellikleri geri kazanacağımı nereden bilebilirdim ki? Mucize nedir diye sorsalar, dini bir terim olan bu kavrama artık bu sistemde yaşadığım büyük dönüşümü de eklerim.
Ben Sibel Esen, hayatının en önemli virajını, dönüm noktasını KİLOBEKÇİLİĞİ sistemi ile alan ruhundaki zincirlerden bir bir arınan, yanı sıra bedeninin günden güne sağlığına ve estetiğine kavuşmasının hazzını yaşayan, mutluluktan şımaran ve şımardıkça ne yapacağını bilmeyen küçük masum bir çocuğa dönüştüğümü hissediyorum. Genç kalmak diye bir şey duyardım hep dillerde. Ben şu yaşımda 50’lik bir ruh ve bedenden çıkıp, ruhumu kaybettiğim 28li yaşlarıma geri dönmenin sarhoşluğu içersindeyim. Çevremdeki herkes en az 10 yaş gençleştin deyip beni motive ederken, kilo bekçimin büyük desteği, sabrı, emeği ve bilgeliği sayesinde sadece kilolarımdan ve bedenimdeki yüklerden değil, kalbime ve ruhuma vurulmuş zincirlerden de kurtulduğuma ve kurtulacağıma yürekten inanıyorum. Bu sisteme üye olduğumda, yegâne amacımın kilo vermek olduğunu sizlerden gizleyecek değilim. Oysa bu amaç ve hedefle çıktığım çetin ve meşakkatli yolda kilo verip sırf beden sağlığıma kavuşmamın dışında birçok şeyi de geri kazandığımı düşünüyorum. Her şeyden önce, yaşama sevincimi, kendine güvenmenin ve inanmanın ne kadar da büyük bir güç olduğunu, başarmak duygusunun tarif edilemez bir lezzet içerdiğini ve yeniden güzel olduğunu hissetmenin mutluluğunu bu sistemle yakaladım. Ayrıca benim için çok daha önemlisi, bedenimi esir eden ilaçlar topluluğundan, önce Allahın izni sonrada kilobekçimin rehberliği sayesinde kurtuldum. 

Yazının devamı için tıklayın

Yeni Bir Hayat TV Zayıflama Yarışması Star Tv 1. Sezon Full İzle



Slogan olarak belirledikleri ‘Yeni Bir Hayat’, zafiyet ve sıkıntılara gebe yeni bir hayat’tır!      
‘Yeni Bir Hayat’ başlığı ne kadar masum ve davetkar değil mi?, İnsanın içine ekilen bir umut fidanı gibi. Tam kalbinin orta yerine! Hiç bir kalıcı çözüm bulamayan kilolu ve obezlerin özlemlerine, içlerinde yanan çözüm ateşine hafifçe bir dokunup da kaçar gibi, onlarla oyun oynar gibi.
Tüm obezler dört elle sarılmaya kalkışıyor bu başlığa, zaafları bu olduğu için. Bataklığa saplanmış, gittikçe nefes almakta güçlük çeken birilerine, şeytanın çiçek kokulu bir dal uzatması gibi bir durum bu!         
yeni bir hayat star
Ne sinsice ve art niyetli… Yeni Bir Hayat
Onlar bataklıkta çırpındıkça, yalancı dala uzanmaya çalıştıkça, daha da batacaklar ve birileri bunu reality show şeklinde, büyük bir “soytarılıkla”, tüm akılcı çözüm girişimlerinin bir alternatifi olarak gösterme cüretine kalkışarak, şaşaa ile TV’de reyting yakalamaya çalışacak…
Bu ve buna benzer insan odaklı fakat hiçbir zaman saygın olamayacak kişiliksiz yaklaşımların birçok örneğini bazen türkü yarışmaları, bazen dans veya yetenek yarışmaları olarak da görmekteyiz. Temeli, biraz da “şaklabanlığa”, başkalarını eğlendirmeye dayanan, kendilerince akıllı ama insanlıkta henüz pişmemiş kimselerin ortaya koyduğu projedir bu!
Obezite; ciddi, çok yönlü ve komplike bir sağlık sorunu olmakla birlikte, bir çok zafiyetler içeren zayıf bir yana da sahiptir. Sosyal ve psikolojik baskıyla zayıflama isteği duyan obez bireyler, bu yöndeki eylemlerinin bilinçaltı zorlamaları ve yaşadıkları zafiyetlerin sonucunda, bazen ölüm de dahil olmak üzere her türlü riski göze almaktadırlar. 
İrade kavramının obezite veya obezler ile bir arada kullanılması en büyük yanlıştır! EK 1’DE YER ALAN AÇIKLAMADAN DA GÖRECEĞİNİZ GİBİ “Ne yeme içme boyutunda, ne de fiziksel performans alanında irade, farklı yaklaşımlarla ele alınsa bile bir arada kullanılamaz! Böyle bir yaklaşım, obez bireylerin manipülasyona açık ruhsal durumunu suiistimal etme, fizyolojik gerçekliklerini göz ardı etme, kısacası insan sağlığını bilinçli olarak riske edip ticari anlamda araç olarak kullanmaya kalkışmak ile eş anlamlıdır. Her biri diğerinden daha vahim, insanı rencide edecek bu yaklaşımlar tarafımızca onaylanmamaktadır.” Ve asla da onaylanmayacaktır.!                    
Formatı itibariyle, yarışmacı obezler arasında belli kıstaslarla elemeler yapılacak ve bu da ciddi sorunları beraberinde getirecektir. Bunların yaşanılması kaçınılmazdır.
Fiziksel veya ruhsal travmalar, yarışmaların sürecinde tezahür etmese dahi, sonrasında sıklıkla ortaya çıkacaktır.
yeni bir hayat star
Bu programın ardından, yarışmacıların ölüm ve intihar vakaları yaşaması dahi çok muhtemeldir. Bir, üç veya beş yıl sonra katılımcıların yaşanması muhtemel travmalarının sorumlularını şimdiden açıklamayı ve obezite’nin, Engellilik halinin, bir reyting aracı olamayacağını da bu gün itibariyle açıklayarak zaman varken, yanlış atılan adımların düzeltilmesinin etik anlamda gerekliliğini vurgulamak en öncelikli sorumluluğumuzdur. Yapımcıların ve Yayıncı TV kuruluşunun göz ardı ettiği şey; bu şekilde insanların yeteneklerinin sınanamayacağıdır, insanların yaşama dair umutlarını ve geleceğe bakışlarını, ruhsal ve fiziksel sağlıklarını yarışma ve eğlence konusu yapmaya kalkıştıklarıdır.
Bu anlamda sunulan ‘Yeni Bir Hayat zafiyet ve sıkıntılara gebe yeni bir hayat’tır!      
Tüm dünyada benzer formatta yayınlanan geçmiş zamandaki tüm finalistlerin durumları içler açısıdır. Amerikan versiyonunda 97 Kilo veren Eric Chopin, 1.5 yıl içinde tüm verdiklerini geri aldığı gibi artık hayatı zindana dönmüştür. Aynı şekilde sezon finalisti Ryan Benson 55 kilo vermiş daha 1 hafta geçmeden 14 kilosunu geri almıştır ayrıca hastanelik olmuş ve komaya girmiştir. Yine yurt dışı formatlarından birinde; sezon birincisi Kai Hibbard yarışmada 53 kilo vermiş ve 3 ay içinde 40 kilosunu çabucak geri almıştır. Çok uzaklara gitmeye gerek yok, Türkiye’de 2005 senesinde yayınlanan  “ŞİMDİ ZAYIFLAMAK İSTİYORUM” yarışmasında sezon boyunca toplam verilen kilo 250 kg. olurken, yarışma sonrası aynı yarışmacıların aldığı kilo tam 385 kg olmuştur. Sezon birincisinin sokağa çıkacak yüzü kalmamış ve yaşadığı psikolojik travma sonrası ölüme gün saymaktadır.
yeni bir hayat star
Bu gibi gerçek yaşanmış örnekleri göremeyen ve bu tür reality show programların da kalıcı zayıflayacağını veya kilo verdiğin de asla kilo almayacağını düşünen, program içinde; kendine, eşine ve çocuklarına söz veren fakat bağımlı olduklarının farkında bile olmayan yarışmacılar ve tüm kilolu obezler, bu tür kişiliksiz ve bilinçten uzak bir formatta, mevcut yaşadıkları travmaların çok daha fazlasını yaşayacaklarını asla unutmamalıdırlar.
‘Kaybetmeğe Değer’ yeni adıyla; Yeni bir Hayat orijinali de The Biggest Loser’ programı; İnsanlara içler acısı sıkıntılar yaşatıp, onları yüz üstü bırakacaktır. Hiçbir anlamda saygınlığı olmayan, gerçekleri çarpıtan ve sadece ticari kaygı taşıyan kişiliksiz bir Programdır.
Bir de yarışmada elenen ve tüm umudunu kaybederek, intihara sürüklenenler var. Kimsenin tasvir edemediği ve göz ardı ettiği asıl tehlike, ‘kazananların geri alacağı’ aşikar kilolarda değil, kaybedenlerin (elenenlerin) yaşayacağı, ruhsal, psikolojik ve fizyolojik travmalardadır.
İstisnasız tüm yarışmacılar; Yarışmadan sonra, kişilik olarak zayıf duruma gelmiş, zihinsel olarak karışık veya psikolojik kaynaklı yeme bozuklukları ve benzeri sıkıntılar yaşamışlardır. Bu durum kolay geçecek gibi de değildir… Hatta olumsuz sonuçlar kişisel göreceli donanımlara göre kıyaslandığında, etkileri hiç geçemeyecek kadar ağır olabilir!
Omder olarak; son dönemde defalarca yazılı ve sözlü bildirdiğimiz gerçekleri, son bir kez daha program yapımcılarına duyurmak istiyoruz:
“Obez ve morbid obezlerin zaten anlaşılamayan ve aşağılanan ama hep direnen, tüketilmeye açık umutlarına son darbeyi de vurmayı ‘siz’ üstlenin…”  Kaybedecekleri ne kalmış ki zaten” deyin, içlerinde insan olma filizi şeklinde hapsolmuş, ezilmeye çok açık bu nadide değeri de hedef alın, varsa geri kalan şeylerini de…
Sizin gözünüzde onlar; Amaçlarınıza araç olan yolda, gerçekten her şeylerini ‘kaybetmeye değerler!
Programın bizzat yapımcıları tarafından ‘Bu yarışmada hiç kimse Kaybetmeyecek’ sloganının,  Bu yarışmada Kazanan Kimse Olmayacak şeklinde derhal değiştirilip, bir özür metni ile kendilerine aktardığımız gerçekleri anlatan bir yaklaşımla değiştirme olgunluğunu göstermeleri gerekmektedir.        
Bu program içinde yer alan herkes ‘KAYBEDECEK’tir!  Kazanan kimse olmayacaktır.       
YENİ BİR HAYAT  tv programı derhal durdurulmalı ve MORBİD OBEZ yani ölümcül derecede kilolu olan bilimsel olarak “engelli” statüsünde bulunan bu insanların asla eleme usulü ile yarıştırılmamaları ve sağlıklarının bir reyting konusu yapılamayacağı yetkililere bildirmelidirler. İlgili bakanlıklar derhal müdahale ederek, insanların umudunu ve tüm geleceğini çalan bu programı durdurmalıdırlar.
 OMDER diyor ki;  Bu yarışmada herkes kaybedecek!, Kendileri, aileleri ve çocukları. Bu yarışma içinde yer alan herkes zamanla mevcut  durumlarına bile şükredecek derecede  KAYBEDECEKTİR!
Yarını bugünden görememek en büyük kaybımız olacaktır…
OMDER-OBEZİTE İLE MÜCADELE DERNEĞİ 
KURUCU BAŞKANI
Psikolog - Tıbbı Antrenman ve Üstün Performans Uzmanı

Yeni Bir Hayat Star TV Zayıflama Programı-OMDER'DEN UYARI

Konu: The Biggest Loser  –   ‘Kaybetmeye Değer’ -  ve sonunda Yeni Bir Hayat’! oldu.

OBEZİTE’ de YALAN RÜZGARLARI!  

Hiçbir şeyi değiştirmeden, yayınlamakta olduğumuz “The Biggest Loser Uyarı ve durum tespiti” yazımız ile birlikte bir ‘ihtarname’ olarak da daha anlamlı ve yoğun bir içerikle resmi şekilde ilgililere uyarıda bulunmamıza rağmen, kaybetmeye değer’ adlı program; bir manevra ile ‘yeni bir hayat’ olarak, aynı içerikler ve yaklaşımlarla Star Tv’de yayına giriyor!
‘Yeni Bir Hayat’! Ne kadar masum ve davetkâr; insana bir umut fidanı eker gibi.       Ta kalbinin orta yerine! Hiç bir zaman kalıcı çözüm bulamayan kilolu ve obezlerin özlemlerine hafif bir dokunup, onlarla oyun oynar gibi. Zaafları bu ya, tüm obezler dört elle sarılmaya kalkışıyor bu başlığa. Bataklığa saplanmış, gittikçe nefes almakta güçlük çeken birilerine, şeytanın çiçekli kokulu bir dal uzatması gibi bir durum bu!         
Bu denli sinsice ve art niyetle.
Onlar bataklıkta çırpınıp, bu yalan dala uzanmaya çalışırlarken, daha da batacaklar ve birileri bunu televizyon programı şeklinde ve soytarılıkla, tüm akılcı çözüm girişimlerinin bir alternatifi olarak gösterme cüretine kalkışarak ve de şaşaa ile TV’de reyting yakalamaya yönelecek.
Bu ve buna benzer, insan odaklı, fakat hiçbir zaman saygın olamayacak kişiliksiz yaklaşımlarla, bazen türkü yarışmaları, bazen dans veya yetenek yarışmaları organize ederek, temeli biraz da şaklabanlığa, başkalarını eğlendirmeye dayanan, kendince akıllı ama insanlıkta daha pişmemiş kimselerle karşı karşıyayız.
Bunlar belli alanlarda zaafları mevcut başkalarını, onlara uyumlu TV programları tasarlayarak veya program kopyalayarak, onları para kazanma yolunda tamamen bir araç görme prensibiyle, geçimini onların sırtlarından kazanmaya alışmışlardır. Kendilerince belirleyici konumdadırlar, cool (yani argosu xxx) davranmak onlara hava katar, bazen hiçbir etik anlayış veya prensibe uymayacak içeriklerin de, üzerini biraz zamanla örterek, çözüme ulaşacaklarını düşünürler.
Tıpkı Kaybetmeye Değer sloganı ile TV’de çığlıklarla, obezlere ve kilolulara hayatlarının (-son) fırsatını sunduklarının gürültüleri ile, aynı değerlere sahip bir yayımcı TV kuruluşunun benimsediği pişkin yaklaşımları gibi…                                  
Kaybetmeye Değer yerine ‘Yeni Bir Hayat sloganları ile sunmaya kalkıştıkları gibi, içerik düzeltmek yerine, sadece isim değiştirerek aynı podyumda boy gösteriyorlar.
‘Yeni Bir Hayat’ bizim OMDER olarak şiddetle karşı çıktığımız, daha önce ‘Kaybetmeye Değer’ adı ile benimsetilmeğe çalışılan TV programının kendisi.

Bizi; her türlü bilimsel verilerle, asla tartışma konusu ettirmeyeceğimiz insani değerler prensipleriyle ve sadece gerçekleri ortaya koyan girişimlerimizle hep karşılarında bulacaklar.
Yalanların, manipülasyonların, hilelerin ve tasvir edebilecekleri her türlü gerçekleri veya gerçek algıları çarpıtacak girişimlerin karşısında, fena şekilde bizi bulacaklar.
Çünkü, ‘Kaybetmeye Değer yeni adıyla Yeni bir Hayat orijinali The Biggest Loser olan ve içler acısı sıkıntıları insanlara yaşatıp, onları yüz üstü bırakacak, hiçbir anlamda saygınlığı olmayan, gerçekleri çarpıtan ve bundan kendine sırf maddi bir yarar uman Kişiliksiz Bir Program.
Amerikan versiyonun da; sezon finalisti Kai Hibbard, çok açık şekilde arka planda dönen tüm gerçekleri sözde konuşma yasaklarına rağmen artık bu  yalan dolana dur demek için detaylıca şöyle anlatmıştır.
Kendisi 53 kg vermiş ve yarışma hemen sonrası  tam 40 kilosunu ve devamında daha fazlasını alarak  tüm hayatı  alt üst olmuştur. Ve şu şekilde açıklamalarda bulunmuştur.
The Biggest Loser Türkiye Star Tv
 “Programda baskı altındasınız. Egzersizlerde yaralanan çok kişi var. Beslenmenizi görmezden gelip, gösterideki eğitmenleri dinlemek zorundasınız.
 Canlı yayında kilonuz farklı açıklanıyor. Ses çıkaramıyorsunuz. İnsanlar bana gelip soruyor; “ ben neden senin gibi haftada 12 kilo veremiyorum” . Oysa bunu ben de başaramamışım. Programın çarpıtması. Sonuçta televizyon.  Sonuçta ben oraya birilerine minnettar ve birilerine ilham kaynağı olmaya gidiyorum.  Bu aldatmacada sorumluluk aldığım için,  bu aldatmacanın devamını sağladığım için,  kendimi suçluyorum.
 Kilo oranlarımız basına açıklandığında hep çarpıtma söz konusuydu. Tv’deki bir haftayla, dış dünyadaki bir hafta aynı değil. Çoğunlukla o kilolar daha uzun zamanlarda veriliyor.  yada bazen daha az.  Ama bir hafta değil! Burada kilo kaybı tamamen değerlendirme amaçlı. Unutulmamalı ki;  The Biggest Loser Tv için gösterilen bir kilo kaybı kampı değildir; Bir kilo kaybı kampı gibi görünmek için yapılmış  bir TV gösterisidir.” 
Bunu gerçekleştirebilmek için de yarışmacılara ağır baskı uyguladıkları bir gerçektir. Nitekim ben bu programda; bazı spor hocalarından bile daha iyi bildiğim doğrulardan, vazgeçmeye şartlandığımı söyleyebilirim.”
 Hilbard; programı kilo konusunda birkaç ciddi sorunla birlikte bıraktı. Diğer yarışmacılar gibi o da yarışmadaki baskı ortamını ve sorumluluğu normal yaşantıda bulamadığı için kilo aldığını savunuyor.
  Hilbard’ın kocası çekim sırasında onu ziyarete gittiğinde, onda kilonun da ötesinde farklı bir değişim gördüğünü söylüyor. “Onun içindeki dönüşümü gördüm. Uçuk kaçık, farklı gözüküyordu. Çok meşguldü ve sürekli spor salonuna gidiyordu. Asla uyumadı. Özel düzenlenen şeylerle beslendi, bunlar asla normal insanların yediği şeyler değildi.”
 Hilbard diyorki; “benim Durumum asıl;  sağlık profesörü olan bazı aile bireylerimin, bazı sahnelere müdahale etmesiyle kötüleşti.”
“Saçlarım bile dökülmeye başlamıştı...”

  “İnsanlara ilham kaynağı olmak güzel. Bunun için kendimle gurur duyuyorum ama The Biggest Loser’a minnettar hissetmiyorum kendimi asla. Aksine bu programın bir parçası olup da devamını sağladığım için insanları incittiğimi düşünüyorum.
  Ben bu programa para kazanmak için başlamadım aksine programla sözleşme yaparak kendi paramı riske attım.
 Finalde kendimi öyle korkak hissettim ki. Konuşamıyordum, gerçekleri söyleyemiyordum. Eğer bir noktadan sonra biri gelip de bana gerçekleri sorsa anlatırdım. Şuan bunları açıklamakla ailemi de maddi riske atmış oluyorum. Kendimi kötü hissediyorum. Birçok insan için zararlı olan bir programın parçası oldum. Şimdi durumu daha iyiye çevirme sorumluluğu da benim... Belki de biraz da finaldeki korkaklığımı hafızamdan silmek istiyorum.
 Birçok yarışmacı arkadaşım benle aynı fikirde olduklarını ama konuşmayacaklarını, konuşamayacaklarını söylediler.”  Diyor…
Diğer bir sezon Erik Chopin

The Biggest Loser yeni Bir Hayat
Eric Chopin Nbc kanalının sunduğu En çok kaybeden yarışmasının finalisti. Yarışmada en çok kiloyu o kaybetti ve bu ünvanını da 8.sezonda kırmalarına kadar sürdürdü. Eric 8 ayda 214 ıbs kaybetti yani yaklaşık olarak 97 kilo. İlk başladığında 407 ıbs (186 kg) iken 193 ıbse kadar düşüp ( 87 kg) oldu.  Ama asıl facia o zaman başladı. Yarışma biter bitmez hızlı kilo almaya başlayan ve kendini durduramayan Eric, verdiği tüm kiloları 1.5 yıl içinde fazlası ile geri aldı. Yarışma sürecince yaşadıklarını imaladığı sözleşmeden korkarak anlatamayan Eric bu yarışma ile zaten alt üst olan hayatını, daha da içinden çıkılmaz bir şekilde derinleştirerek artık ölüme gün saymaktadır.

Erik Chopin aksine başka bir sezon birincisi olan Ryan Benson Yaşadıklarını çok içtenlikle şu şekilde anlatmıştır.
Ryan benson biggest loser yarışmasının 1. sezonunun finalisti;
THE BIGGEST LOSER YENİ BİR HAYAT
Yarışmada 122 pounds (55 kg) kaybedip, yarışmadan sonra ise ilk 5 günde 14 kg’sunu devamında 3 ayda 90 pounds (40 kg) geri aldı. Sonrasında ise eski kilosunu bile arar oldu!  Nasıl mı?  işte onun hikayesi;
“Showu kazanırken  o kadar yükseldim ki, birden aşağıya düştüm ve depresyona girdim. Showdan önceki eski alışkanlıklarıma geri döndüm. Yarışma da zirvedeyken ikizlerim dünyaya geldi.  O güzel yavrularım için ben de hayatta olup, onlara gereken her türlü desteği yapmalıydım. bu da sağlıklı olmakla mümkündü. bu yüzden realitiy show benim için bir eğlenceydi ama onu kazanmak da çok istemiştim. Benim için showu kazanmak, kilolarımdan kurtulmak demekti ve ben de bunu yaptım.
Yarışmayı kazanmak o kadar çok istiyordum ki; final tartımından önceki 10 gün boyunca tek damla yemek yemedim.. Temel olarak suyun içine limon koyup, taze sıkılmış limon suyu, bitki  şurubu ve acı biber tükettim. Yarışmanın kuralı kilo kaybettiren ilaçları kullanmamaktı, ben de öyle yaptım. Sadece kendimi aç bıraktım.  Final'den 24 saat öncesine kadar yemeyi tamamen kestim, ne katı ne sıvı hiç bir şey. Sonra eski okul numaralarımdan olan güreşçilik yaptım.  Deri bir takım giyip, monoton olarak günlerce koştum ve buhar- sauna  odasında saatlerce, fazlaca kaldım. son 24 saat içinde tahminen 10-13 ıbs (4.5-5.5 kg) su kaybı yaşadım. Final tartımına kadar idrarımdan kan gelmeye başlamıştı.
Show bittikten sonraki 5 gün geçmişti ki; yaklaşık olarak 32 ıbs (14.5 kg) geri almıştım. Yemekten dolayı deği,l sadece vücut sistemimi geri normale çevirirken, çoğunlukla sıvı yerine koyarak.Böylece 5 günün içinde tekrar 240 ıbs (108 kg) olmuştum bile, bu delilik!
Sonuç olarak, bunu burada söyleyen tek benim ki; showdan almam gerekeni almadım, yani alışkanlıklarımı ve hayat tarzımı değiştirmeyi kazanmadım. Bu bir şhow du bizlerde reyting uğruna piyon gibi kullanıldık! Bu yarışma benim tüm hayatımı mahvetti. Depresyona girdim ve sürekli kilo alıyorum…”
 Ryan Benson gibi örnekleri göremeyen ve bu tür show programlarında kalıcı zayıflayacağını veya kilo verirse asla kilo almayacağını düşünen tüm kilolu obezler, mevcut yaşadıkları  travmaların çok daha fazlasını yaşayacaklarını asla unutmasınlar.
Üstelik bu örnekler sezon birincileri olup, şartlanma şiddeti oldukça güçlü ve normalde kilosunu daha uzun süre koruması beklenen kişilerdir!  Birde yarışmanın ortasında elenen ve hadi artık “sen işe yaramazın tekisin” diye yarışmadan atılan-ayrılan obezlerin ruh halini şimdiden tasvir etmek  çok da zor değildir.  Azıcık kişilik zafiyeti olan bireyler İntiharı, değilse, diğerleri de  kesin şekilde çok büyük depresyonları  yaşayarak, kendilerini tamamen eve kapatan ve 300-500 lük   insanlar grubuna dahil edenler. Olacaklardır. Tüm bu gerçeklere rağmen bu gerçekleri şimdiden görememek ise olsa olsa ahmaklıktır.
Unuttukları şey, burada insanların yeteneklerini değil, yaşama dair umutlarını ve geleceğe bakışlarının yanında, ruhsal ve fiziksel sağlıklarını yarışma ve eğlence konusu yapmaya kalkıştıklarıdır.
Bu anlamda sunulan ‘Yeni Bir Hayat zafiyet ve sıkıntılara gebe                yeni bir hayat’tır!      
 
OMDER-OBEZİTE İLE MÜCADELE DERNEĞİ 
KURUCU BAŞKANI
HALİL KARGULU
Psikolog - Tıbbı Antrenman  ve Üstün Performans Uzmanı
SEMİR BERBER

Yeni Bir Hayat Star TV The Biggest Loser Zayıflama Programı- Türkiye'yi Uyarıyoruz!

Konu: TheBiggest Loser – Türkiye,  ‘Kaybetmeye DeğerKarşıtı Çalışmalarımız!                                                                                                         
           
   The Biggest Loser Türkiye / KAYBETMEYE DEĞER!
Obez ve morbid obezlerin, formatı kapsamında yarışma şeklinde ve içerisinde kazanan veya kaybedenlerin olacağı, Amerika Menşei, Türkçeleştirilmiş hali Kaybetmeğe Değer’ olarak yayına gireceği açıklanan TV programı, kendine bir de slogan belirlemiş:
Bu şekilde damardan girmek, kimsenin haddine değildir! Bilinçsizlikle değil, Yalanla...
Para’nın göründüğü yerde, insanın imanı genleşiyor! Ama “bu kadarı fazla” değil mi? diye düşünüyoruz. Yapımcıların, gerçeklerden, gerçek hayatta yaşananlardan haberleri yoktu! Oysa onlara tümü bilimsel ve yaşanmış verilere dayalı gerçekleri anlatmaya çalıştık
Hatta bu güne kadar, hiçbir şeyden haberdar olmasalar ne yazar, artık gerçekleri biliyorlar!        Para kaç insanı feda etmeye değer? Bazılarımızın hayata gözlerini açarken, genlerinden para hırsı mı fışkırıyordu?
Yayımcı kuruluş, reyting ile yatıp, reyting ile kalkıyor, ‘ne kadar kan, o kadar şehvet’!      Sizlerde hiç Allah korkusu yok mudur? İnsanı temel alan, çağdaş, medeni ve sosyal sorumluluk hisleriniz hiç mi işlenmedi? Toplumun hissiyatına neden bu kadar uzak kalıp, sırf kendinize bu denli yakın kalabiliyorsunuz!
Duygusal olgunluk nasıl bir davranış biçimini gerektirir bilir misiniz?
Türkiye Halkı’nın 53 milyonuna yakın insanı bu programdan medet umarken, duygusal dışa yansıtılamayan o kadar acılar varken; hiç mi yüreğiniz acımaz, hiç mi insan olabilme erdemi sizi cezp etmez?
The Biggest Loser Türkiye Başlıyor
2010 yılı ortalarında, ‘Biggest Loser-Amerika’ da yarışmayı kazanan son kişi de dahil, bir çok katılımcı, programın tehlikeli olduğu üzerine, konuşma yasağına karşın, görüş belirtmişler!
Geçen sezonun Birincisi  Ryan Benson  “10 haftada verdiği 55 kg.’nun 14 kilosunu yarışma bitiminden sadece 5 gün sonra geri aldığını ve kısa süre içinde verdiği kilolarının 40’ını geri aldığını ve yarışmanın hemen sonrası depresyona girerek eski ‘yemek yeme’ alışkanlığına fazlası ile sarılarak, duygusal sarsıntılar yaşadığını” belirtmiş ve kendine saygısını kaybetmiştir.                                                 
Bu yarışmanın HERŞEYE DEĞER değil, HiÇBiR ŞEYE DEĞMEYECEĞiNi hatta çok daha fazlasını kaybettirdiğini açıklamıştır. Yarışma sonrası hayatı mahvolmuştur.
Tıpkı başka bir sezon kazananı bayan yarışmacı Kai gibi…

The Biggest Loser yeni Bir Hayat Star Tv Program
Kai Hibbard yarışma sürecinde 53 kg. zayıflarken, kilolarını verdiği süreden 3 kat daha hızlı şekilde,  31 kiloyu çoktan aldığını beyan etmiştir…
Ayrıca; yarışmada elenen ve tüm umudunu kaybederek intihara sürüklenenleri kimse tasvir edememekte ve ön planda tutmamaktadır… Asıl tehlike ‘kazananların geri alacağı’ aşikar kilolarda değil, kaybedenlerin (elenenlerin) yaşayacağı, ruhsal, psikolojik ve fizyolojik travmalardır.
İstisnasız tüm yarışmacılar; Yarışmalar sonrasında, kişilik olarak zayıf, zihinsel karışık veya psikolojik kaynaklı yeme bozuklukları ve benzeri sıkıntılar yaşamışlardır. Bu durum kolay geçecek gibi de değildir… Hatta olumsuz sonuçlar kişisel göreceli donanımlara göre kıyaslandığında, etkileri hiç geçmeyecek!
Bu yarışmada hiç kimse Kaybetmeyecek’ sloganı programın bizzat yapımcıları tarafından,  Bu yarışmada Kazanan kimse olmayacak şeklinde derhal değiştirilip, bir özür metni ile kendilerine aktardığımız gerçekleri anlatan yaklaşım olgunluğunu gösterebilmeliler.        
Bu şekilde davranarak, yapımcılar belki bu gün itibariyle vicdanlarındaki yükü yok edemeseler de, azaltabilme şansına hala yayın öncesinde, yayına kısa bir süre kalsa da hala sahipler!
Görevi yapımcılık olan kimseler, toplumsal gelişime, medeni yaşama katkı sağlayabilme hedeflerini benimsemelidirler, maddi hırslar ve ellerine geçirebildikleri araçlarla yaptırım veya güç elde etme zayıflığından kendilerini uzak tutmalılar. ‘Duygusal olgun’ olarak davranabilmeliler!                                                                                                         
 Keza yayımcı kuruluşlar da; toplumun sağlıklı gelişimine destek verebilecek çok hassas bir misyon üstlenmeli, toplumun üçte ikisini aşan çok yüksek bir oranda ki nüfusu direkt ilgilendiren bir konuda, kendi inisiyatifleriyle kolay olanı değil, en doğru yolu seçme erdemini göstermekte ikilem yaşamamalılar.
Bu yolda varlığını, yüreğini ortaya koyarak, büyük çabalarla gerçeklere ulaşmış, keşifler yaparak uluslar arası öncülük üstlenen insanlara, kendi sorumlulukları, misyonları ve vizyonları  çerçevesinde destek vermek şerefini kendilerine nail görmelidirler. Bizim konuya bakışımız bu yöndedir.
Evet, ana başlıkta vurgulandığı gibi gerçekten kaybetmeye değer’… Obez ve morbid obezlerin zaten anlaşılamayan ve aşağılanan ama hep direnen, tüketilmeye açık umutlarına son darbeyi vurmayı da ‘siz’ üstlenin…  ‘Kaybedecekleri ne kalmış ki zaten’ deyin, içlerinde insan olma filizi şeklinde hapsolmuş, ezilmeye açık bu nadide değeri de hedef alın, varsa geri kalan şeyleri de…
Evet, Sizin gözünüzde onlar, Sizin amaçlarınıza araç olacak yolda, gerçekten her şeylerini ‘kaybetmelerine değerler!

Bu program içinde yer alan herkes ‘KAYBEDECEK’tir!  Kazanan kimse olmayacaktır.        Bu anlamda “KAYBETMEYE DEĞER Mİ?” Bir kez daha düşünmelidir.
Saygılarımızla. 
OMDER-OBEZİTE İLE MÜCADELE DERNEĞİ                                                                                                   KURUCU BAŞKANI
HALİL KARGULU
Psikolog - Tıbbı Antrenman  ve Üstün Performans Uzmanı
SEMİR BERBER
 Bu yazı The Biggest Loser Türkiye, diğer adı Yeni Bir Hayat olan  programa uyarı niteliğindedir. Yarın sizi hayallerinize kavuşturup, öbürgün yüzüstü bırakarak ölümcül travmalara yol açabilecek böyle zararlı bir programın reklamlarına itibar etmeyiniz. Bırakın da geleceğiniz medyanın değil sizin elinizde olsun.