10 Mayıs 2013 Cuma
ONLİNE KİLOBEKÇİLİĞİNDEN BİR BAŞARI DAHA, 59 KİLOYA NASIL İNDİ?
ZAYIFLAMA İLACI KULLANANLARIN YORUMLARI
ZAYIFLAMADA İLAÇ KULLANANLAR NE DİYOR?...
Bu konuda söylenebilecek belki çok şey var, belki de
aslında hiçbir şey yok. Bu noktaya kadar olan yöntemlerin çoğunun işe
yaramadığını, çoğunun ise kesin sonuçlar ortaya koyamadığını söyledik
hep. Bu konularda söz konusu olan genel bir başarısızlık, zayıflayamamak
ya da yeniden kilo almakla ilgiliydi yorumlarımız.
Ama işin içine ilaçlar girmeye başladığı zaman; beni, sizleri, hatta tıp dünyasını bile aşan korkunç bir sektör daha ortaya çıkmış demektir. Ve bu sektörün zararı sadece başarısızlık değil, aynı zamanda varoluşumuzun tehdidi de olmaktadır.
Ama işin içine ilaçlar girmeye başladığı zaman; beni, sizleri, hatta tıp dünyasını bile aşan korkunç bir sektör daha ortaya çıkmış demektir. Ve bu sektörün zararı sadece başarısızlık değil, aynı zamanda varoluşumuzun tehdidi de olmaktadır.
Obezitenin bu kadar hızla büyümesi ve gittikçe kârlı
bir sektör haline gelmesi elbette ki ilaç sektörürün de gözünden
kaçmayacaktı. O nedenle son yıllarda birbiri ardına zayıflama mucizesi
vadeden ilaçlar piyasada yerlerini almaya başladılar çoktan. Bu
ilaçların çoğunun yan etkileri de maalesef yeni hastalıklara davetiye
çıkaran türden. Sadece bu kadarla kalsa belki geçiştirmek mümkün
olabilir ama can almaya kadar giden hikâyeler de pek nadir duyduğumuz
şeyler değil.
Obezite tedavisinde FDA onaylı iki ilaç
kullanılıyor: Xenical ve Reductil. 2004 rakamlarına göre Roche
tarafından üretilen Xenical’in tek başına yıllık getirisi 472.6 milyon
dolar.
Bu konu ile ilgili ülkemizin gelmiş olduğu noktayı,
Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Sayın
Halil Çoşkun çok net olarak açıklamıştır:
“Sağlık Bakanlığı’nın ilaçlara müdahale etmesi
gerekiyor. Bu ilaçlar uygun durumlarda raporla satılan ilaçlar. Ve hiç
de ucuz değiller. 28 tablet 100 YTL üzerinde. Devlet bunları obezite
hastalarına ücretsiz olarak temin ediyor. Ve bu ilaç en az 2-3 yıl
kullanılıyor. Maliyeti artık siz hesaplayın. Amerika’da, Fransa’da ve
İtalya’da bunun araştırması yapıldı. Harcanan paraya karşılık tedavinin
kesinliği yok.’’
Bu rakamlara, bir de özel olarak kendi bütçesinden
alanları eklersek ortada ne kadar büyük bir kâr beklentisi olduğunu
tahmin etmek güç olmasa gerek.
Bu konu ile ilgili bilimsel yorumlar ekleyip, rakamlar ve istatistiklerle sizleri herhangi bir yönlendirmeye itmek değil amacım.
Bu konu ile ilgili bilimsel yorumlar ekleyip, rakamlar ve istatistiklerle sizleri herhangi bir yönlendirmeye itmek değil amacım.
Günümüzde insanlar, biyolojik bakımdan zayıf ve
daha az dirençlidirler. Ayrıca çoğunlukla Tıp ve Ecza biliminin
ürünlerine bağımlı hale gelmiş ve sağlıkları konusunda aşırı hassas bir
hal almışlardır. Yani sürekli olarak tıbbi ürünler ve ilaçlarla sağlıklı
kalabilmekte, böyle olması gerektiğine inanmakta ve
inandırılmaktadırlar. Ama bir noktadan sonra kendi potansiyelimizin
farkına varma zamanının geldiğini de düşünmek gerekiyor. İnsan; canlı
olarak gerek bedenen, gerekse düşünebilen olma özelliği ile zaten diğer
canlıların çok üstünde yaratılmıştır. O halde kendimizi tıp bilimi de
dahil olmak üzere her türlü dış etkenin ellerine bırakarak,
evcilleştirilmiş birer ruh haline getirmeyelim.
DEVAMI İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ
28 Mart 2013 Perşembe
Sağlıklı ve Kalıcı Zayıflamak : Vücudun şifresi Kitap Yorumu
ONLİNE KİLOBEKÇİLİĞİ BAŞARISI |
Sitenizi
görüp, 1-2 başarı hikayesi okuduktan sonra merak uyandırdı bende
sisteminiz. Kaç saatimi sitenizi okumakla geçirdim şu an hiç bilmiyorum.
Bildiğim tek şey okurken mantığımın İŞTE BUDUR demesi, kalbimin kıpır kıpır oynamasıdır.
O gece nasıl sabahladığımı bilemeden kalkar kalmaz ilk işim soluğu
kitapçıda almak oldu. Kitabınızı 2 günde neredeyse soluksuz okudum. Her
ne kadar teorik bilgilerin anlatıldığı kısımlarda, anlattıklarınız
sindirmekte zorlansam da genel olarak çok yalın, anlaşılır ve detaylı
bir şekilde konunun bütününü anlatabilmeyi başarmış bir kitap
hazırlamışsınız. Emeğinize sağlık…
Bugüne
kadar hissettiğim ve mantığımla doğru kabul ettiğim tespitlerin birisi
tarafından yorumlanması, çözümlenmesi, uygulanması ve sonuca ulaşılması,
ayrıca bunun tek bir kişi tarafından değil de yüzlercesi tarafından başarıyla sonuçlandırılması, heyecanımı kat be kat arttırdı.
Hayata olumlu bakmayı ne zaman, nasıl öğrendim belki önemi yok. Ama şunu biliyorum ki olumlu bakmak ile sorunların üzerini kapatmayı çoğu zaman sanırım karıştırıyorum. Benim için önceliklerim sıralamasında bedenim nasıl olmuşsa olmuş listenin hep altlarında kalmış. Her ne kadar doğruları bilsek de yapamayız ya bazen, ben uzun zamandır bedenim ve ruhumun eş zamanlı ve uyumlu, mutlu ve huzurlu olmaları gerektiğini unutmuşum. Kilolarımı önemsemeden de mutlu olmuş, bu kilolardan kurtulmam gerektiği fikrini gerçekten beynime emretmemiş, kazımamış veya başta da belirttiğim gibi belki de bunun bir sorun olduğunun farkında olup da üstünü kapatmış, görmezden gelmişim.
Hayata olumlu bakmayı ne zaman, nasıl öğrendim belki önemi yok. Ama şunu biliyorum ki olumlu bakmak ile sorunların üzerini kapatmayı çoğu zaman sanırım karıştırıyorum. Benim için önceliklerim sıralamasında bedenim nasıl olmuşsa olmuş listenin hep altlarında kalmış. Her ne kadar doğruları bilsek de yapamayız ya bazen, ben uzun zamandır bedenim ve ruhumun eş zamanlı ve uyumlu, mutlu ve huzurlu olmaları gerektiğini unutmuşum. Kilolarımı önemsemeden de mutlu olmuş, bu kilolardan kurtulmam gerektiği fikrini gerçekten beynime emretmemiş, kazımamış veya başta da belirttiğim gibi belki de bunun bir sorun olduğunun farkında olup da üstünü kapatmış, görmezden gelmişim.
MEKTUBUN TAMAMI İÇİN TIKLAYIN
NASIL ZAYIFLADIĞIMA İNANAMAYACAKSINIZ!
35 kg. Zayıflama Adeta 'KENDİ KÜLLERİNDEN YENİDEN DOĞAN SİMURG’UM' BEN.
yeniden doğuş hikayesi |
Bugün burada anlatacağım hikâyenin kahramanı benim.
Ben Sibel Esen; Cahit Sıtkı’nın, Dante’nin ortasındayım ömrümün diye telaffuz ettiği şiirindeki 35 yaşı da geçmiş durumdayım.
Üç evlat dünyaya getirmiş bir anne. Hayatını çocuklarına ve ailesine
adamış bir kadın. Hareketli ve enerjik bir üniversite hayatının ardından
almış olduğu evlilik kararı ve meslek hayallerini erteleme fikri beni
tipik bir ev kadını olma girdabının içine fırlatıp atmıştı. Kendi aldığım, bu isabetsiz ve iyi düşünülmemiş kararlarla kendi idam ipimi yine kendim çekmiştim.
Ben Sibel Esen, hayat yorgunu, içinde enkazla yaşayan; fakat yaşaması için mutlak sebepleri olan ve kaçacak yeri olmayan ruhu ölmüş bir kadın. Aslına bakarsanız dışarıdan onu tanıyıp bilenler, şen kahkahalar atan, etrafına neşe saçan biri diye bildi hep. Gülen gözlerinin ardındaki mutsuz çocuğu göremedi kimse.
Yapmak isteyip de yapamadıklarını ertelemiş, hedefleri ıskalamış,
yanlış zamanlarda yanlış kararlar vermenin pişmanlığı, soğuk bir urgan
gibi boynuna dolanmış bir kadın.
zayıflamak için en iyi fırsat |
Ben Sibel Esen, yılların pişmanlıklarını, kazanmak isteyip de kaybettiklerini ve kaderin ona yüklediği yalnız savaşçı olmanın yükünü omuzlarında taşıyan bedenim, yemek yemenin verdiği hazla, mutluluk oyunları oynuyor, çağımızın sinsi hastalığının pençesine düşen obez bir kadın olup çıkıyordum. 28’li yaşlara kadar, gayet estetik bir görüntüye sahipken, hayatımın en büyük tokadını, DEPRESYON olarak tanımlanan o yıkıcı hastalıktan yemiştim. Ben o illetin pençesinden antidepresanlarla kurtulmaya çalışan bir aciz olup çıkmıştım. Çıkmaya çalışırken debelenmiş, debelendikçe de batmıştım. 28 yaş benim hiç de hatırlamak istemediğim, hafızamın o bölümünü resetlemek istediğim bir yaştır. Oysa ne kadar da gençlik kokan bir yaştır. Uzun lafın kısası ben artık bu ilaçlar olmadan asla iyileşemeyeceğime inanıyordum. Yıllar birbirini kovalarken, o narin bedenim genişlemeye ve akıl almaz bir şekilde kilo almaya ve şekilsiz bir bedene ve daha da mutsuz bir ruha doğru hızla yol alırken, artık bana aynalardaki çirkin aksim de eşlik ediyordu. Aynalara baktıkça mutsuz oluyor, mutsuz oldukça yiyor, yedikçe daha da dibe vuruyordum. Bu artık tam bir kısır döngüydü.
Çözüm aramıyor muydum? Tabi ki, fakat hep yanlış yerlerde ve yanlış yollarda arıyordum. Depresyon asla peşimi bırakmak istemeyen sinsi bir düşman olarak hep yanı başımdaydı. O günden bugüne kesin ve tam bir tedavi uygulamayı hiçbir psikiyatr sağlayamadı. Hepsinin tek bildiği ilaç yazmaktı. İki üç de süslü cümleler kurup, beni avutup, hayallerimi çalmaktan başka bir şey yaptıkları yoktu. Onlar kalem ellerinde, reçeteye hep idam fermanımı yazmayı tercih ettiler. Beni kronik ve çözümü olmayan bir illet deyip kendimle ve çaresizliğimle baş başa bıraktılar.
Ben Sibel Esen, her türlü antidepresan benden sorulur.
Artık bu konuda uzman bile sayılabilirim. Hayatı ilaçların eline terk
edilmiş biçare bir zavallı. Ve bunu izleyen diğer hastalıklar. 12 yıl
boyunca vücuda giren çeşit çeşit ilaç insanda ne gibi hasarlar bırakır
hepiniz az çok tahmin edersiniz. Bir yanı sözüm ona tedavi ederken,
diğer taraftan başka organların işlevsel bozukluğuna yol açtığını
ilaçların prospektüslerinde okumak mümkün. Kilo artışım artık rayından çıkmış bir tren gibiydi. Artık baskül en nefret ettiğim kâbusum olmuştu. Ve işte nur topu gibi yeni bir takıntım daha olmuştu. Rakamlardan nefret eder olmuştum. Ve 3 haneli rakamlar
artık benimle olmaya kararlı gibiydi. Artık bel gibi bir oyuntum yoktu.
Diz kapaklarım var mıydı hiç hatırlamıyordum. Sadece oradan buradan
fışkıran yağ depoları artık benim suretim olmuştu. Yaklaşık 5-6 yıldır
mübarek ramazan ayı benim kâbusum haline gelmişti. Daha 35 imde 50lik bir orta yaşlı gibi, iftar sonrası şiddetli uyku hali ve bitkinlik, titreme ve adeta yığılıp kalma gibi durumlar yaşıyordum.
İftar sofrasını saatler sonra kendime gelince toparlama gücünü kendimde
buluyordum. Biliyordum bu belirtiler hayra alamet değildi. Doktora
gitmeye korkar olmuştum. Çünkü babam ağır diyabet hastasıydı ve bende
böyle bir genetik mirasa sahiptim. Tamam diyordum, erken yaşta bir
hastalık daha kazandım. Bitmeyen bir çorap söküğü gibi, bir hastalık
diğerini o da bir başkasını tetikliyordu ne yazık ki. Artık bu duruma bir çözüm bulmanın zamanı geldi diyerek bir diyetisyenin kapısını aşındırmaya başladım. Şimdilerde bunun adına profesyonel yardım almak diyorlar. Oysa ben tecrübe ile sabittir ki boşa zaman kaybı, umut hırsızlığı ve hayal katilleri olarak adlandırıyorum. Diyet
merkezleri adı altında, benim gibi çaresiz insanların umutlarını
çalmaktan başka bir işe yaramayan umut tüccarları. Benim gibi zavallı
insanlara umut satıp karşılığında hayal kırıklığı hediye ediyorlar... Çünkü ben, benim gibi onlarca insanın ellerinin boş döndüğünü geçici
ve kesin olmayan tedavilerle boş yere oyalandığımızı görmekteydim. Ve
tartıda inip çıkan rakam kâbuslarını biz obezlere yaşatan, birer para
tuzağının içine düşmüştük. Bu sektör umarsızca PARA harcanan ve hiçbir
işe de yaramayan, inanılmaz bir tüketim sektörü. Tüketilenler de zavallı
bizleriz. Diyetisyenin istediği tahliller neticesinde, insülin
direnci gibi ve haşimoto troidi diye adlandırılan garip isimli yepyeni
hastalıklarım olmuştu. Artık kendimle alay eder olmuştum. Birinden
kurtulmadan diğerinin tuzağına düşen bir av gibi hissediyordum. Ve şu
yaşımda bir avuç ilaçla dolaşmak beni içten içe üzüyordu. Tabi ki bu
diyetisyen macerası da başladığı gibi hüsranla bitti. 3 ay boyunca
mutsuz ve bitik bir ruh haliyle direnenve her gününü işkence ile yaşayan
ben bu şartlanma ile bile ancak
7 kilo verebilmiştim. ama bunu severek uygulamıyordum. Adeta sıkı bir
kampta gibi sadece yememe odaklı ve sürekli stres halinde verilen 7
kilo. Bunun bile olmasına hala inanamıyorum. Fakat 3 ayın sonunda pes
deyip normal hayatımın akışına kendimi bırakmak zorunda kaldım. Zorla
verdiğim 7 kiloyu geri almamak için kendi içimde büyük uğraş
veriyordum...
Ben Sibel Esen,
çıkmaz bir sokağın içine dalmış, yolunu kaybetmiş, karanlıklar içinde
bocalayan, biri elini uzatıp onu bu girdaptan çıkarır mı diye bekleyen,
gökyüzüne sessiz ve içten dualar yükselten ben, hayatımın dönüm
noktasında beni bekleyen mucizenin KİLOBEKÇİLİĞİ sistemi olacağını nereden bilebilirdim. Yıllar
sonra ilahi bir tevafuk olduğuna inandığım ve bu sistemin aktif üyesi
olmuş ve ciddi başarılar elde etmiş bu sistemle arkadaşım Hatice Yılmaz
sayesinde tanıştım. Onun tavsiyeleri ve izahatı neticesinde kendimi
hızlı ve büyük bir değişimin, içinde buldum. Bu
benim hayatımın reformuydu. Adeta yeniden doğuş olarak
adlandırabileceğim, yepyeni başlangıçları bu sistemde kazandığıma
inanıyorum. İşe kilobekçimin desteği ile doğru bildiğimiz
yanlışlardan arınarak başladık. Vücudun Şifresi adlı HALİL HARGULU
imzalı kitabı elime ilk aldığımda bir kitabın beni bu kadar sarsacağını
ve hayatımda büyük bir iz bırakacağını açıkçası tahmin etmiyordum. Oysa
bu benim için tam bir yanılgı oldu. Kitabı baştan sona iki kez ve altını
çizerek okuduğumda motivasyonum ve inancım had safhaydı. Bu sistemle
başarıya imza atan üyelerin öyküleri beni ikna etmiş ve heyecanımı iki
kat arttırmıştı. Evet, artık yeniden doğuş vakti benim için Nisan 2012 ile başlamıştı. Benim ikinci ve gerçek doğum günüm olarak adlandıracağım bu tarih kilo bekçiliğine başlama tarihimdir.
Ümitsizce
ve karamsarlıkla çıktığım bu yolda kaybettiğim nice güzellikleri geri
kazanacağımı nereden bilebilirdim ki? Mucize nedir diye sorsalar, dini
bir terim olan bu kavrama artık bu sistemde yaşadığım büyük dönüşümü de
eklerim.
Ben Sibel Esen, hayatının en önemli virajını, dönüm noktasını KİLOBEKÇİLİĞİ sistemi ile alan ruhundaki zincirlerden bir bir arınan,
yanı sıra bedeninin günden güne sağlığına ve estetiğine kavuşmasının
hazzını yaşayan, mutluluktan şımaran ve şımardıkça ne yapacağını
bilmeyen küçük masum bir çocuğa dönüştüğümü hissediyorum. Genç
kalmak diye bir şey duyardım hep dillerde. Ben şu yaşımda 50’lik bir ruh
ve bedenden çıkıp, ruhumu kaybettiğim 28li yaşlarıma geri dönmenin
sarhoşluğu içersindeyim. Çevremdeki herkes en az 10 yaş gençleştin deyip beni motive ederken,
kilo bekçimin büyük desteği, sabrı, emeği ve bilgeliği sayesinde sadece
kilolarımdan ve bedenimdeki yüklerden değil, kalbime ve ruhuma vurulmuş
zincirlerden de kurtulduğuma ve kurtulacağıma yürekten inanıyorum.
Bu sisteme üye olduğumda, yegâne amacımın kilo vermek olduğunu sizlerden
gizleyecek değilim. Oysa bu amaç ve hedefle çıktığım çetin ve
meşakkatli yolda kilo verip sırf beden sağlığıma kavuşmamın dışında
birçok şeyi de geri kazandığımı düşünüyorum. Her
şeyden önce, yaşama sevincimi, kendine güvenmenin ve inanmanın ne kadar
da büyük bir güç olduğunu, başarmak duygusunun tarif edilemez bir
lezzet içerdiğini ve yeniden güzel olduğunu hissetmenin mutluluğunu bu
sistemle yakaladım. Ayrıca benim için çok daha önemlisi, bedenimi esir
eden ilaçlar topluluğundan, önce Allahın izni sonrada kilobekçimin
rehberliği sayesinde kurtuldum. Yazının devamı için tıklayın
Yeni Bir Hayat TV Zayıflama Yarışması Star Tv 1. Sezon Full İzle
Star TV’de yayınlanan
zayıflama programı eleştirisi;
Slogan olarak belirledikleri ‘Yeni Bir Hayat’, zafiyet ve
sıkıntılara gebe ‘yeni bir hayat’tır!
‘Yeni Bir Hayat’ başlığı ne kadar masum ve davetkar değil mi?, İnsanın içine ekilen bir umut fidanı gibi.
Tam kalbinin orta yerine! Hiç bir kalıcı çözüm bulamayan kilolu ve
obezlerin özlemlerine, içlerinde yanan çözüm ateşine hafifçe bir dokunup da
kaçar gibi, onlarla oyun oynar gibi.
Tüm obezler dört elle
sarılmaya kalkışıyor bu başlığa, zaafları bu olduğu için. Bataklığa saplanmış, gittikçe nefes almakta güçlük çeken
birilerine, şeytanın çiçek kokulu bir dal uzatması gibi bir durum bu!
yeni bir hayat star |
Ne
sinsice ve art niyetli… ‘Yeni Bir Hayat’
Onlar bataklıkta çırpındıkça, yalancı dala
uzanmaya çalıştıkça, daha da batacaklar ve birileri bunu reality show şeklinde, büyük bir “soytarılıkla”, tüm akılcı çözüm girişimlerinin bir
alternatifi olarak gösterme cüretine kalkışarak, şaşaa ile TV’de reyting
yakalamaya çalışacak…
Bu ve buna benzer insan odaklı fakat hiçbir
zaman saygın olamayacak kişiliksiz yaklaşımların birçok örneğini bazen türkü yarışmaları, bazen dans veya
yetenek yarışmaları olarak da görmekteyiz. Temeli, biraz da “şaklabanlığa”,
başkalarını eğlendirmeye dayanan, kendilerince akıllı ama insanlıkta henüz
pişmemiş kimselerin ortaya koyduğu projedir bu!
Obezite; ciddi, çok yönlü ve
komplike bir sağlık sorunu olmakla birlikte, bir çok zafiyetler içeren zayıf
bir yana da sahiptir. Sosyal ve psikolojik baskıyla zayıflama isteği duyan obez
bireyler, bu yöndeki eylemlerinin bilinçaltı zorlamaları ve yaşadıkları
zafiyetlerin sonucunda, bazen ölüm de dahil olmak
üzere her türlü riski göze almaktadırlar.
İrade kavramının obezite
veya obezler ile bir arada kullanılması en büyük yanlıştır! EK 1’DE YER ALAN
AÇIKLAMADAN DA GÖRECEĞİNİZ GİBİ “Ne yeme içme boyutunda, ne de fiziksel
performans alanında irade, farklı yaklaşımlarla ele alınsa bile bir arada
kullanılamaz! Böyle bir yaklaşım, obez
bireylerin manipülasyona açık ruhsal durumunu suiistimal etme, fizyolojik
gerçekliklerini göz ardı etme, kısacası insan sağlığını bilinçli olarak
riske edip ticari anlamda araç olarak kullanmaya kalkışmak ile eş
anlamlıdır. Her biri diğerinden daha vahim, insanı rencide edecek bu yaklaşımlar
tarafımızca onaylanmamaktadır.” Ve asla da onaylanmayacaktır.!
Formatı itibariyle, yarışmacı obezler arasında
belli kıstaslarla elemeler yapılacak ve bu da ciddi sorunları beraberinde
getirecektir. Bunların yaşanılması kaçınılmazdır.
Fiziksel veya ruhsal
travmalar, yarışmaların sürecinde tezahür etmese dahi, sonrasında sıklıkla
ortaya çıkacaktır.
yeni bir hayat star |
Bu programın ardından, yarışmacıların ölüm ve intihar vakaları yaşaması dahi
çok muhtemeldir. Bir, üç veya beş yıl sonra katılımcıların yaşanması muhtemel
travmalarının sorumlularını şimdiden açıklamayı ve obezite’nin, Engellilik halinin, bir reyting aracı olamayacağını
da bu gün itibariyle açıklayarak zaman varken, yanlış atılan adımların
düzeltilmesinin etik anlamda gerekliliğini vurgulamak en öncelikli
sorumluluğumuzdur. Yapımcıların ve
Yayıncı TV kuruluşunun göz ardı ettiği şey; bu şekilde insanların yeteneklerinin sınanamayacağıdır, insanların
yaşama dair umutlarını ve geleceğe
bakışlarını, ruhsal ve fiziksel sağlıklarını yarışma ve eğlence konusu yapmaya
kalkıştıklarıdır.
Bu anlamda sunulan ‘Yeni Bir Hayat’
zafiyet ve sıkıntılara gebe ‘yeni bir hayat’tır!
Tüm dünyada benzer formatta yayınlanan geçmiş
zamandaki tüm finalistlerin durumları içler açısıdır. Amerikan versiyonunda 97
Kilo veren Eric Chopin, 1.5 yıl içinde tüm verdiklerini geri aldığı gibi artık
hayatı zindana dönmüştür. Aynı şekilde sezon finalisti Ryan Benson
55 kilo vermiş daha 1 hafta geçmeden 14 kilosunu geri almıştır ayrıca
hastanelik olmuş ve komaya girmiştir. Yine yurt dışı formatlarından birinde;
sezon birincisi Kai Hibbard yarışmada 53 kilo vermiş ve 3 ay
içinde 40 kilosunu çabucak geri almıştır. Çok uzaklara gitmeye gerek yok, Türkiye’de 2005 senesinde yayınlanan “ŞİMDİ ZAYIFLAMAK İSTİYORUM” yarışmasında
sezon boyunca toplam verilen kilo 250 kg. olurken, yarışma sonrası aynı yarışmacıların
aldığı kilo tam 385 kg olmuştur. Sezon birincisinin sokağa çıkacak yüzü
kalmamış ve yaşadığı psikolojik travma sonrası ölüme gün saymaktadır.
yeni bir hayat star |
Bu gibi gerçek
yaşanmış örnekleri göremeyen ve bu tür reality show programların da kalıcı
zayıflayacağını veya kilo verdiğin de asla kilo almayacağını düşünen, program
içinde; kendine, eşine ve çocuklarına söz veren fakat bağımlı olduklarının
farkında bile olmayan yarışmacılar ve tüm kilolu obezler, bu tür kişiliksiz
ve bilinçten uzak bir formatta, mevcut yaşadıkları travmaların çok daha
fazlasını yaşayacaklarını asla unutmamalıdırlar.
‘Kaybetmeğe Değer’ yeni adıyla; ‘Yeni
bir Hayat’ orijinali de ‘The
Biggest Loser’ programı; İnsanlara içler acısı sıkıntılar yaşatıp,
onları yüz üstü bırakacaktır. Hiçbir anlamda saygınlığı olmayan, gerçekleri
çarpıtan ve sadece ticari kaygı taşıyan kişiliksiz
bir Programdır.
Bir de yarışmada elenen ve tüm umudunu kaybederek, intihara sürüklenenler
var. Kimsenin tasvir edemediği ve göz ardı ettiği asıl tehlike, ‘kazananların geri alacağı’ aşikar kilolarda
değil, kaybedenlerin (elenenlerin)
yaşayacağı, ruhsal, psikolojik ve fizyolojik travmalardadır.
İstisnasız tüm yarışmacılar; Yarışmadan sonra, kişilik olarak zayıf duruma gelmiş,
zihinsel olarak karışık veya psikolojik kaynaklı yeme bozuklukları ve benzeri
sıkıntılar yaşamışlardır. Bu durum kolay geçecek gibi de değildir… Hatta olumsuz
sonuçlar kişisel göreceli donanımlara göre kıyaslandığında, etkileri hiç
geçemeyecek kadar ağır olabilir!
Omder olarak; son dönemde defalarca yazılı ve sözlü bildirdiğimiz
gerçekleri, son bir kez daha program yapımcılarına duyurmak istiyoruz:
“Obez ve morbid obezlerin zaten anlaşılamayan ve aşağılanan ama hep
direnen, tüketilmeye açık umutlarına son darbeyi de vurmayı ‘siz’
üstlenin…” “Kaybedecekleri ne kalmış ki zaten” deyin, içlerinde insan olma
filizi şeklinde hapsolmuş, ezilmeye çok açık bu nadide değeri de hedef
alın, varsa geri kalan şeylerini de…
Sizin gözünüzde onlar; Amaçlarınıza araç olan yolda, gerçekten her
şeylerini ‘kaybetmeye değerler!’
Programın bizzat yapımcıları tarafından ‘Bu yarışmada hiç kimse Kaybetmeyecek’ sloganının, ‘Bu yarışmada Kazanan Kimse Olmayacak’
şeklinde derhal değiştirilip, bir özür
metni ile kendilerine aktardığımız
gerçekleri anlatan bir yaklaşımla değiştirme olgunluğunu göstermeleri
gerekmektedir.
Bu program içinde yer alan herkes
‘KAYBEDECEK’tir! Kazanan kimse olmayacaktır.
“YENİ
BİR HAYAT” tv programı derhal durdurulmalı ve MORBİD
OBEZ yani ölümcül derecede kilolu olan bilimsel olarak “engelli” statüsünde
bulunan bu insanların asla eleme usulü ile yarıştırılmamaları ve sağlıklarının
bir reyting konusu yapılamayacağı yetkililere bildirmelidirler. İlgili
bakanlıklar derhal müdahale ederek, insanların umudunu ve tüm geleceğini çalan
bu programı durdurmalıdırlar.
OMDER diyor
ki; Bu yarışmada herkes kaybedecek!,
Kendileri, aileleri ve çocukları. Bu yarışma içinde yer alan herkes zamanla
mevcut durumlarına bile şükredecek
derecede KAYBEDECEKTİR!
Yarını bugünden görememek
en büyük kaybımız olacaktır…
OMDER-OBEZİTE
İLE MÜCADELE DERNEĞİ
KURUCU
BAŞKANI
Psikolog
- Tıbbı Antrenman ve Üstün Performans Uzmanı
Yeni Bir Hayat Star TV Zayıflama Programı-OMDER'DEN UYARI
Konu: The Biggest Loser – ‘Kaybetmeye Değer’ - ve sonunda ‘Yeni Bir Hayat’! oldu.
OBEZİTE’ de
YALAN RÜZGARLARI!
Hiçbir şeyi
değiştirmeden, yayınlamakta olduğumuz “The Biggest Loser Uyarı ve durum tespiti” yazımız ile
birlikte bir ‘ihtarname’ olarak da daha anlamlı ve yoğun bir içerikle resmi
şekilde ilgililere uyarıda bulunmamıza rağmen, ‘kaybetmeye değer’ adlı program; bir manevra ile ‘yeni bir hayat’ olarak, aynı
içerikler ve yaklaşımlarla Star Tv’de yayına giriyor!
‘Yeni Bir
Hayat’! Ne kadar masum
ve davetkâr; insana bir umut fidanı eker
gibi. Ta kalbinin orta yerine! Hiç bir zaman kalıcı çözüm bulamayan
kilolu ve obezlerin özlemlerine hafif bir dokunup, onlarla oyun oynar gibi. Zaafları bu
ya, tüm obezler dört elle sarılmaya
kalkışıyor bu başlığa. Bataklığa saplanmış, gittikçe nefes almakta güçlük çeken
birilerine, şeytanın çiçekli kokulu bir dal uzatması gibi bir durum
bu!
Bu denli
sinsice ve art niyetle.
Onlar
bataklıkta çırpınıp, bu yalan dala uzanmaya çalışırlarken, daha da batacaklar ve
birileri bunu televizyon programı
şeklinde ve soytarılıkla, tüm akılcı
çözüm girişimlerinin bir alternatifi olarak gösterme cüretine kalkışarak ve
de şaşaa ile TV’de reyting yakalamaya yönelecek.
Bu ve buna
benzer, insan odaklı, fakat hiçbir zaman saygın olamayacak kişiliksiz
yaklaşımlarla, bazen türkü yarışmaları,
bazen dans veya yetenek yarışmaları organize ederek, temeli biraz da
şaklabanlığa, başkalarını eğlendirmeye dayanan, kendince akıllı ama
insanlıkta daha pişmemiş kimselerle karşı karşıyayız.
Bunlar belli
alanlarda zaafları mevcut başkalarını, onlara uyumlu TV programları tasarlayarak
veya program kopyalayarak, onları para kazanma yolunda tamamen bir araç
görme prensibiyle, geçimini onların sırtlarından kazanmaya alışmışlardır.
Kendilerince belirleyici konumdadırlar, cool (yani argosu xxx) davranmak onlara
hava katar, bazen hiçbir etik anlayış veya prensibe uymayacak içeriklerin de,
üzerini biraz zamanla örterek, çözüme ulaşacaklarını düşünürler.
Tıpkı ‘Kaybetmeye Değer’ sloganı ile TV’de çığlıklarla, obezlere ve
kilolulara hayatlarının (-son) fırsatını sunduklarının gürültüleri ile, aynı
değerlere sahip bir yayımcı TV kuruluşunun benimsediği pişkin yaklaşımları
gibi…
‘Kaybetmeye Değer’ yerine ‘Yeni Bir Hayat’ sloganları ile sunmaya kalkıştıkları
gibi, içerik düzeltmek yerine, sadece
isim değiştirerek aynı podyumda boy gösteriyorlar.
‘Yeni Bir
Hayat’ bizim OMDER
olarak şiddetle karşı çıktığımız, daha önce ‘Kaybetmeye Değer’ adı ile
benimsetilmeğe çalışılan TV programının kendisi.
Bizi; her türlü bilimsel verilerle, asla
tartışma konusu ettirmeyeceğimiz insani değerler prensipleriyle ve sadece
gerçekleri ortaya koyan girişimlerimizle hep karşılarında bulacaklar.
Yalanların,
manipülasyonların, hilelerin ve tasvir edebilecekleri her türlü gerçekleri veya
gerçek algıları çarpıtacak girişimlerin karşısında, fena şekilde bizi
bulacaklar.
Çünkü, ‘Kaybetmeye Değer’ yeni adıyla ‘Yeni bir Hayat’ orijinali ‘The Biggest Loser’ olan ve içler acısı sıkıntıları
insanlara yaşatıp, onları yüz üstü bırakacak, hiçbir anlamda saygınlığı olmayan,
gerçekleri çarpıtan ve bundan kendine sırf maddi bir yarar uman Kişiliksiz Bir Program.
Amerikan
versiyonun da; sezon finalisti Kai Hibbard, çok açık
şekilde arka planda dönen tüm gerçekleri sözde konuşma yasaklarına rağmen artık
bu yalan dolana dur demek için detaylıca şöyle anlatmıştır.
Kendisi
53 kg vermiş ve yarışma hemen sonrası tam 40 kilosunu ve devamında daha
fazlasını alarak tüm hayatı alt üst olmuştur. Ve şu şekilde açıklamalarda
bulunmuştur.
The Biggest Loser Türkiye Star Tv |
“Programda
baskı altındasınız. Egzersizlerde
yaralanan çok kişi var. Beslenmenizi görmezden gelip, gösterideki
eğitmenleri dinlemek zorundasınız.
Canlı yayında
kilonuz farklı açıklanıyor. Ses çıkaramıyorsunuz. İnsanlar bana gelip soruyor;
“ ben neden senin gibi haftada 12 kilo
veremiyorum” . Oysa bunu ben de başaramamışım. Programın çarpıtması. Sonuçta
televizyon. Sonuçta ben oraya birilerine minnettar ve birilerine ilham kaynağı
olmaya gidiyorum. Bu aldatmacada
sorumluluk aldığım için, bu aldatmacanın devamını sağladığım için, kendimi
suçluyorum.
Kilo
oranlarımız basına açıklandığında hep çarpıtma söz konusuydu. Tv’deki bir
haftayla, dış dünyadaki bir hafta aynı değil. Çoğunlukla o kilolar daha uzun zamanlarda
veriliyor. yada bazen daha az. Ama bir hafta değil! Burada kilo kaybı
tamamen değerlendirme amaçlı. Unutulmamalı ki; The Biggest Loser Tv için gösterilen bir
kilo kaybı kampı değildir; Bir kilo kaybı kampı gibi görünmek için yapılmış “ bir TV gösterisidir.”
Bunu
gerçekleştirebilmek için de yarışmacılara ağır baskı uyguladıkları bir
gerçektir. Nitekim ben bu
programda; bazı spor hocalarından bile daha iyi bildiğim doğrulardan, vazgeçmeye
şartlandığımı söyleyebilirim.”
Hilbard;
programı kilo konusunda birkaç ciddi sorunla birlikte bıraktı. Diğer
yarışmacılar gibi o da yarışmadaki baskı ortamını ve sorumluluğu normal
yaşantıda bulamadığı için kilo aldığını savunuyor.
Hilbard’ın
kocası çekim sırasında onu ziyarete gittiğinde, onda kilonun da ötesinde farklı
bir değişim gördüğünü söylüyor. “Onun içindeki dönüşümü gördüm. Uçuk kaçık,
farklı gözüküyordu. Çok meşguldü ve sürekli spor salonuna gidiyordu. Asla
uyumadı. Özel düzenlenen şeylerle beslendi, bunlar asla normal insanların yediği
şeyler değildi.”
Hilbard
diyorki; “benim Durumum asıl; sağlık
profesörü olan bazı aile bireylerimin, bazı sahnelere müdahale etmesiyle
kötüleşti.”
“Saçlarım bile
dökülmeye başlamıştı...”
“İnsanlara
ilham kaynağı olmak güzel. Bunun için kendimle gurur duyuyorum ama The Biggest
Loser’a minnettar hissetmiyorum kendimi asla. Aksine bu programın bir parçası
olup da devamını sağladığım için insanları incittiğimi
düşünüyorum.
Ben bu
programa para kazanmak için başlamadım aksine programla sözleşme yaparak kendi
paramı riske attım.
Finalde
kendimi öyle korkak hissettim ki. Konuşamıyordum, gerçekleri
söyleyemiyordum. Eğer bir
noktadan sonra biri gelip de bana gerçekleri sorsa anlatırdım. Şuan bunları
açıklamakla ailemi de maddi riske atmış oluyorum. Kendimi kötü hissediyorum. Birçok insan
için zararlı olan bir programın parçası oldum. Şimdi durumu daha iyiye
çevirme sorumluluğu da benim... Belki de biraz da finaldeki korkaklığımı
hafızamdan silmek istiyorum.
Birçok
yarışmacı arkadaşım benle aynı fikirde olduklarını ama konuşmayacaklarını,
konuşamayacaklarını söylediler.” Diyor…
Diğer bir
sezon Erik Chopin
The Biggest Loser yeni Bir Hayat |
Eric Chopin Nbc
kanalının sunduğu En çok kaybeden yarışmasının finalisti. Yarışmada en çok kiloyu o kaybetti ve bu
ünvanını da 8.sezonda kırmalarına kadar sürdürdü. Eric 8 ayda 214 ıbs
kaybetti yani yaklaşık olarak 97
kilo. İlk başladığında 407 ıbs (186 kg) iken 193 ıbse kadar düşüp ( 87 kg)
oldu. Ama asıl facia o zaman başladı.
Yarışma biter bitmez hızlı kilo almaya başlayan ve kendini durduramayan Eric,
verdiği tüm kiloları 1.5 yıl içinde fazlası ile geri aldı. Yarışma sürecince
yaşadıklarını imaladığı sözleşmeden korkarak anlatamayan Eric bu yarışma ile
zaten alt üst olan hayatını, daha da içinden çıkılmaz bir şekilde
derinleştirerek artık ölüme gün saymaktadır.
Erik
Chopin aksine başka
bir sezon birincisi olan Ryan
Benson
Yaşadıklarını
çok içtenlikle şu şekilde anlatmıştır.
Ryan benson biggest loser
yarışmasının 1. sezonunun finalisti;
THE BIGGEST LOSER YENİ BİR HAYAT |
Yarışmada 122 pounds (55 kg)
kaybedip, yarışmadan sonra ise ilk 5 günde 14 kg’sunu devamında 3 ayda 90 pounds
(40 kg) geri aldı. Sonrasında ise eski kilosunu bile arar oldu! Nasıl mı? işte
onun hikayesi;
“Showu kazanırken o kadar
yükseldim ki, birden aşağıya düştüm ve depresyona girdim. Showdan önceki eski
alışkanlıklarıma geri döndüm. Yarışma da zirvedeyken ikizlerim dünyaya geldi. O
güzel yavrularım için ben de hayatta olup, onlara gereken her türlü desteği
yapmalıydım. bu da sağlıklı olmakla mümkündü. bu yüzden realitiy show benim için
bir eğlenceydi ama onu kazanmak da çok istemiştim. Benim için showu kazanmak, kilolarımdan
kurtulmak demekti ve ben de bunu yaptım.
Yarışmayı kazanmak o kadar çok
istiyordum ki; final tartımından önceki 10 gün
boyunca tek damla yemek yemedim.. Temel olarak suyun içine limon
koyup, taze sıkılmış limon suyu, bitki şurubu ve acı biber tükettim.
Yarışmanın kuralı kilo kaybettiren
ilaçları kullanmamaktı, ben de öyle yaptım. Sadece kendimi aç bıraktım.
Final'den 24 saat öncesine kadar yemeyi
tamamen kestim, ne katı ne sıvı hiç bir şey. Sonra eski okul numaralarımdan
olan güreşçilik yaptım. Deri bir takım giyip, monoton olarak günlerce koştum
ve buhar- sauna odasında saatlerce, fazlaca
kaldım. son 24 saat içinde tahminen 10-13 ıbs (4.5-5.5 kg) su kaybı yaşadım.
Final tartımına kadar idrarımdan kan
gelmeye başlamıştı.
Show bittikten sonraki 5 gün
geçmişti ki; yaklaşık olarak 32 ıbs (14.5 kg) geri
almıştım.
Yemekten dolayı deği,l sadece vücut sistemimi geri normale çevirirken,
çoğunlukla sıvı yerine koyarak.Böylece 5 günün içinde tekrar 240
ıbs (108 kg) olmuştum bile, bu delilik!
Sonuç
olarak,
bunu burada söyleyen tek benim ki;
showdan almam gerekeni almadım, yani alışkanlıklarımı ve hayat tarzımı
değiştirmeyi kazanmadım. Bu bir şhow du bizlerde reyting uğruna piyon gibi
kullanıldık! Bu yarışma benim tüm hayatımı
mahvetti. Depresyona girdim ve sürekli kilo alıyorum…”
Ryan Benson gibi örnekleri göremeyen ve bu
tür show programlarında kalıcı zayıflayacağını veya kilo verirse asla kilo
almayacağını düşünen tüm kilolu obezler, mevcut yaşadıkları travmaların çok
daha fazlasını yaşayacaklarını asla unutmasınlar.
Üstelik bu örnekler sezon
birincileri olup, şartlanma şiddeti oldukça güçlü ve normalde kilosunu daha uzun
süre koruması beklenen kişilerdir! Birde yarışmanın ortasında elenen ve hadi
artık “sen işe yaramazın tekisin” diye yarışmadan atılan-ayrılan obezlerin ruh
halini şimdiden tasvir etmek çok da zor değildir. Azıcık kişilik zafiyeti olan
bireyler İntiharı, değilse, diğerleri de kesin şekilde çok büyük depresyonları
yaşayarak, kendilerini tamamen eve kapatan ve 300-500 lük insanlar grubuna
dahil edenler. Olacaklardır. Tüm bu gerçeklere rağmen bu gerçekleri şimdiden
görememek ise olsa olsa ahmaklıktır.
Unuttukları
şey, burada
insanların yeteneklerini değil, yaşama dair
umutlarını ve geleceğe bakışlarının yanında, ruhsal ve fiziksel sağlıklarını
yarışma ve eğlence konusu yapmaya kalkıştıklarıdır.
Bu anlamda
sunulan ‘Yeni Bir Hayat’ zafiyet ve sıkıntılara gebe
‘yeni bir hayat’tır!
OMDER-OBEZİTE İLE MÜCADELE DERNEĞİ
KURUCU
BAŞKANI
HALİL
KARGULU
Psikolog - Tıbbı
Antrenman ve Üstün Performans Uzmanı
SEMİR BERBER
Yeni Bir Hayat Star TV The Biggest Loser Zayıflama Programı- Türkiye'yi Uyarıyoruz!
Obez ve morbid obezlerin, formatı kapsamında yarışma
şeklinde ve içerisinde kazanan veya kaybedenlerin olacağı, Amerika Menşei,
Türkçeleştirilmiş hali ‘Kaybetmeğe Değer’ olarak yayına gireceği açıklanan TV programı,
kendine bir de slogan belirlemiş:
Bu şekilde
damardan girmek, kimsenin haddine değildir! Bilinçsizlikle değil,
Yalanla...
Para’nın
göründüğü yerde, insanın imanı genleşiyor! Ama “bu
kadarı fazla” değil mi? diye
düşünüyoruz. Yapımcıların, gerçeklerden,
gerçek hayatta yaşananlardan haberleri yoktu! Oysa onlara tümü bilimsel ve yaşanmış
verilere dayalı gerçekleri anlatmaya
çalıştık…
Hatta bu güne kadar, hiçbir şeyden haberdar olmasalar
ne yazar, artık gerçekleri biliyorlar! Para kaç insanı feda etmeye değer?
Bazılarımızın hayata gözlerini açarken, genlerinden para hırsı mı fışkırıyordu?
Yayımcı kuruluş, reyting ile yatıp, reyting ile
kalkıyor, ‘ne kadar kan, o kadar şehvet’! Sizlerde hiç Allah korkusu yok mudur? İnsanı temel
alan, çağdaş, medeni ve sosyal sorumluluk hisleriniz hiç mi işlenmedi? Toplumun
hissiyatına neden bu kadar uzak kalıp, sırf kendinize bu denli yakın
kalabiliyorsunuz!
Duygusal
olgunluk nasıl bir davranış biçimini gerektirir bilir misiniz?
Türkiye Halkı’nın 53 milyonuna yakın insanı bu
programdan medet umarken, duygusal dışa yansıtılamayan o kadar acılar varken;
hiç mi yüreğiniz acımaz, hiç mi insan
olabilme erdemi sizi cezp etmez?
The Biggest Loser Türkiye Başlıyor |
2010 yılı ortalarında, ‘Biggest Loser-Amerika’ da
yarışmayı kazanan son kişi de dahil, bir çok katılımcı, programın tehlikeli
olduğu üzerine, konuşma yasağına karşın, görüş belirtmişler!
Geçen sezonun Birincisi Ryan Benson “10 haftada verdiği
55 kg.’nun 14 kilosunu yarışma bitiminden sadece 5 gün sonra geri aldığını ve
kısa süre içinde verdiği kilolarının 40’ını geri aldığını ve yarışmanın hemen
sonrası depresyona girerek eski ‘yemek yeme’ alışkanlığına fazlası ile
sarılarak, duygusal sarsıntılar yaşadığını” belirtmiş ve kendine saygısını
kaybetmiştir.
Bu yarışmanın HERŞEYE DEĞER değil, HiÇBiR ŞEYE DEĞMEYECEĞiNi hatta
çok daha fazlasını kaybettirdiğini açıklamıştır. Yarışma sonrası hayatı
mahvolmuştur.
Tıpkı başka bir sezon kazananı bayan yarışmacı Kai gibi…
The Biggest Loser yeni Bir Hayat Star Tv Program |
Kai
Hibbard yarışma
sürecinde 53 kg. zayıflarken, kilolarını verdiği süreden 3 kat daha hızlı
şekilde, 31 kiloyu çoktan aldığını beyan etmiştir…
Ayrıca; yarışmada elenen ve tüm umudunu kaybederek
intihara sürüklenenleri kimse tasvir edememekte ve ön planda tutmamaktadır… Asıl tehlike ‘kazananların geri alacağı’
aşikar kilolarda değil, kaybedenlerin (elenenlerin) yaşayacağı, ruhsal,
psikolojik ve fizyolojik travmalardır.
İstisnasız
tüm yarışmacılar; Yarışmalar
sonrasında, kişilik olarak zayıf, zihinsel karışık veya psikolojik kaynaklı yeme
bozuklukları ve benzeri sıkıntılar yaşamışlardır. Bu durum kolay geçecek gibi de
değildir… Hatta olumsuz sonuçlar kişisel göreceli donanımlara göre
kıyaslandığında, etkileri hiç geçmeyecek!
‘Bu yarışmada
hiç kimse Kaybetmeyecek’ sloganı programın bizzat yapımcıları tarafından,
‘Bu yarışmada Kazanan kimse
olmayacak’ şeklinde derhal değiştirilip, bir özür metni ile
kendilerine aktardığımız gerçekleri
anlatan yaklaşım olgunluğunu gösterebilmeliler.
Bu şekilde davranarak, yapımcılar belki bu gün
itibariyle vicdanlarındaki yükü yok edemeseler de, azaltabilme şansına hala
yayın öncesinde, yayına kısa bir süre kalsa da hala sahipler!
Görevi
yapımcılık olan kimseler, toplumsal
gelişime, medeni yaşama katkı sağlayabilme hedeflerini benimsemelidirler, maddi
hırslar ve ellerine geçirebildikleri araçlarla yaptırım veya güç elde etme
zayıflığından kendilerini uzak tutmalılar. ‘Duygusal olgun’ olarak
davranabilmeliler!
Keza
yayımcı kuruluşlar da; toplumun
sağlıklı gelişimine destek verebilecek çok hassas bir misyon üstlenmeli,
toplumun üçte ikisini aşan çok yüksek bir oranda ki nüfusu direkt ilgilendiren
bir konuda, kendi inisiyatifleriyle kolay olanı değil, en doğru yolu seçme
erdemini göstermekte ikilem yaşamamalılar.
Bu yolda
varlığını, yüreğini ortaya koyarak, büyük çabalarla gerçeklere ulaşmış, keşifler
yaparak uluslar arası öncülük üstlenen insanlara, kendi sorumlulukları,
misyonları ve vizyonları çerçevesinde destek vermek şerefini kendilerine nail
görmelidirler. Bizim konuya bakışımız bu yöndedir.
Evet, ana başlıkta vurgulandığı gibi gerçekten ‘kaybetmeye değer’… Obez
ve morbid obezlerin zaten anlaşılamayan ve aşağılanan ama hep direnen,
tüketilmeye açık umutlarına son darbeyi vurmayı da ‘siz’ üstlenin… ‘Kaybedecekleri ne kalmış ki zaten’
deyin, içlerinde insan olma filizi şeklinde hapsolmuş, ezilmeye açık bu
nadide değeri de hedef alın, varsa geri kalan şeyleri de…
Evet, Sizin gözünüzde onlar, Sizin amaçlarınıza araç
olacak yolda, gerçekten her şeylerini ‘kaybetmelerine
değerler!’
Bu program
içinde yer alan herkes ‘KAYBEDECEK’tir!
Kazanan kimse olmayacaktır. Bu anlamda “KAYBETMEYE DEĞER
Mİ?” Bir kez daha
düşünmelidir.
Saygılarımızla.
OMDER-OBEZİTE İLE MÜCADELE
DERNEĞİ
KURUCU BAŞKANI
HALİL
KARGULU
Psikolog
- Tıbbı Antrenman ve Üstün Performans Uzmanı
SEMİR
BERBER
Bu yazı
The Biggest
Loser Türkiye, diğer adı
Yeni Bir
Hayat olan programa
uyarı niteliğindedir. Yarın sizi hayallerinize kavuşturup, öbürgün yüzüstü
bırakarak ölümcül travmalara yol açabilecek böyle zararlı bir programın
reklamlarına itibar etmeyiniz. Bırakın da geleceğiniz medyanın değil sizin
elinizde olsun.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)